30 Ağustos 2011 Salı

Sedat Bektaş 3 ayda nasıl 10 kilo verdiğini anlatıyor.

X : Merhaba Sedat Bey , bugün sizler ile içinde bulunduğunuz bu keyifli durumu konuşmak için buluşmuş vaziyetteyiz. Lakin ben bu durumda pek keyifli bir vaziyet göremiyorum fakat bi mükabele bu değerli kilo verme yönteminizi duymak için sabırsızlanan zibille insan var. Evet Sedat Bey öncelikle nasılsınız inşallah?

S : Şu dakika çok keyifliyim. Peki sizleri sormalı sizler nasılsınız maşallah?

X : Çok kocaman teşekkürler ediyorum Sedat Bey lakin sizleri gördüm içim çız etti hatta bir yanım karalar bağladı diğer tarafım kafasınında hamam tası kırdı. Her ne ise Sn. Bektaş , evvela ortada büyük bir merak , büyük bir gizem ve büyük bir entrika mevcut. Evet , nasıl oldu da bu denli yoğun ve hızlı bir şekilde kilo verdiniz ?

S : Hmm. Evet. Sanırım herşey 3 ay önce başladı. Aslına bakarsanız nasıl başladığı hakkında gerekli infoyu almak istiyorsak çok fazla gerilere doğru atmamız gerekli mentalitemizi. Fakat kısaca açıklamak gerekirse ; evimle ilgili belli başlı upgrade mevzuları sonrası ağır derecede hissedilen kederin bünyemle kederli topaç misali oyması sanırım başlangıç ateşini yakan husus oldu. Ha şimdi bu ateş nasıl bir ateş diye sorucak olursan ki gözlerinden fışkıran zeka parıntıları sonuçu sorucağını şimdiden anladım ve eseriyetle cevap veriyorum ; bu ateş 2011 yılının barındırdığı yoğun kederin çıt çıt çıt birikmesi sonucu oluşan Mayıs ayının ilk ayı ile metan gazı kıvamında bünyelerin içersinde patlaması sonucu oluştu. (bkn : Dünya Keder Haftası) Bu keder ki benim tarafımdan değil , büyük kitleler tarafından da kabullenince içinden çıkılamıyacak kaotik bir duruma doğru sürüklendim.

X : Bize bu kaotik durumu daha spesifik şekilde anlatır mısınız?

S : Şöyle anlatıyım canım ; az önce de bahsettiğim gibi zaten ibadethane olan evim bu keder ile yoğruldu ve sonucunda "Kederli Pavyon" diye birşey peydahlandı. Sonra önüne geçilemiyecek bir talep karşısında gündüzümüz gecemize karıştı. Bohemin en dip noktalarında neler olup bittiğini anlamadan dolandık durduk ve sonra ne olduysa oldu.

X : Eee.

S : İlk günden çok sevdiğimiz Gamze Kardeşimizin bizlere ısmarlamış olduğu Dominos & Bira kombinasyonu ne olduysa hemen ertesi sabah ilginç bir mide ağrısı ve akebinde tuvalete çıkma isteği doğurdu lakin o gecenin hemen akşamı çok ağır misafirlerim Kederli Pavyonu ziyaret ediceğinden kendimi toparlamak adına günü uyuyarak geçirdim. Gece saat 4 sularında kapıyı zor bela açtıktan sonra ilerleyen her saat daha daha ve daha kötüye ilerleyen bu durum sonrası gözümü açtığımda hastanedeydim. Sonrası yapılan tahliler ile dizanteri olduğum anlaşıldı ki ne olduğuna dair kimsenin en ufak bir fikri yoktu hatta en son bu hastalık 1800ler da falan görülecek ki doktor tarafından taşak unsuru olduk. Her ne ise sonrası çok ağır geçen günler ki çok çok ağır günlerden bahsediyorum. 5 günde 6-7 kilo vermiş bulundum.

X : Ha siktir! ........ öhüm , pardon Sedat Bey. Bu durum karşısında ne diyeceğimi bilemedim ki içimden çok ağır küfürler ediyorum. Tekrar kusura bakmayın Sedat Bey , herşeyin nedeninin dizanteri oluşunu telefonda dahi söylebilirdiniz ve ballandıra ballandıra boşlukları doldurur , haberi yapmış bulunurdum. Allah belanızı versin Sedat Bey!

S : Amin Mr. X. Zaten vericeği kadar belamı verdim ki dizanteri oldum. Ha mevzu daha bitmedi sonra sonra tekrar dizanteriye yakalandım. Neyseki vücudun önceden sağlamış bulunduğu bağışıklık sayesinde sadece 3 kilo verdim.

X : Ahahahahahaahaha. Abi bende çocukken 2 kere Kolibasili hatta üzerine Tifo hatta ve hatta onun da üstüne vişne misali Tifüs geçirmiştim.

S : Ahahahahaha. Ulan bu ummalı adamı güldürdün ya Allahta seni güldürsün haa.

X : Amin Mr. Sedat. Zaten güldüreceği kadar güldürdü. Ahahahahahaahahahahah x 218023

S : ...

X : Evet sayın okurlar. Sedat Bektaş ile çok keyifli dakikalar geçirdik ve sonucunda ilginç bir kanıya vardık. 3 ayda bu denli yoğun ve hızlı şekilde kilo vermenin tek bir taktiği varmış ; dizanteri! Ahahahahaha. öhüm. Şimdi en yakın hastaneye koşabilir ve akebinde doktora ellerinde dizanteri virüsu varmıymış sorabilir ve onunda akabinde keyifli bir dizanteri hastalığı geçirebilir ve en son olarak çok kısa süre içerisinde tıh gibi bir birey olabilirsiniz. Evet. Bitti.


19 Ağustos 2011 Cuma

Başımdan bir Alaçatı geçti.


Evvela yaz tatilinin başlamasına mutakıben geçirilen dizanteri hastalığı sonrası istikamet doğru Düzce olmuşidi. Görece pek keyifli geçirdiğim ve pastoral güzelliklerine nacizane aşık olduğum memleketimde kafamı toparlama çabaları içersindeyken bırakalım kafa toparlamayı düşüne düşüne ve hatta takıla takıla kafayı bir topaç misali dragonun ağzında döndürdüm durdum. Bütün bunlar olurken Alaçatıda benim için bir yol çizilmeye başlanmış ve hatta ansızın gelen bir telefon ile 2 gün içerisinde nerede ve nasıl şartlar altında çalışacağımı bilmeden soluğu Alaçatıda aldım. Sonra sonra rüzgarı ile meşhur ilçemiz Alaçatının rüzgar sörfü alanında binbir entrika arasında konuçlanmış pek keyifli restaurantımsı , barımsı , kırahatanemsi bi mekanda çaycı , frozıncı , kahveci , frappeci ve hatta sıkma portakal sucu olma başarısının yanına birazcıkta mojito ve bira şekli ekledim. Bütün bu ability edinme işi yanında yeni düştüğüm ortamda yer etme çabalarım , Alaçatı insanın dünyanın en garip ve en köylümsü modern insanı kafasını kırma ve içerlerde yer etme isteği ile bütünleşti lakin bu enerji , saçma Alaçatı insanı kafasını aşmak için 1 ay bekledi. Ha o zamana kadar tabi ki etraftaki insanlar ile pek pozitif ilişkilerim oldu ve hatta keyifli dostluklar edindim. Lakin tekrar belirtmeden geçemiyeceğim , Alaçatı insanı mental olarak bünyemi çok yordu. Kendilerini betimlemek ve bir kalıba sığdırmak isterim ama benim gibi bir insan bile bunu yapamıyacak bir aptallığa o dakika itilir. Unknown stupid walking dead!

Herne ise , Alaçatıya indiğim ve hatta çalışmaya başladığım ilk dakikadan itibaren yoğun olarak hissettiğim tek şey var ise bu da artık aptal bir insan olduğum kanısıydı. Ciddi derecede hissedilen insan iletişimi sorunları , cümle ve hatta kelimelerin ağızdan çıkamaması , kekeleme ve boş boş muhabbet eden bir insan olma durumu bu tezimi destekleyen mevzulardı. Hayatımda hiçbir zaman olmak istemiyeceğim bir insan konumuna gelmemi kabullenmeye çalışmak zaten yarım olan aklımın kalan enerjisini haklı şekilde sömürüyordu. Tabi genel durum bu kadar negatif şekilde seyretmese de pozitif durumun akışkanlığına büyük bir ket vuruyordu. Sonra sonra hayatında fiziksel işlerden büyük bir kıvraklıkla kaçan nacizane ben , belkide fiziksel eforun buram buram hissedildiği bu işte çalışmayı en başından kabullenmemeliydi. Fakat denendi ve bence hakkaniyetli şekilde de yapıldı ama tabi ki çalışma ortamında mevcut olan bazı negatif hususlar sonucu ilişkiler bozulmaya başladı ki o noktada zaten İzmirde mevcut olan ev kapatma işi ile bütünleşen bir bahane silsilesi ile işten ayrılmak ve kovulmak arası bir mevzu ile Alaçatıdan uzaklaşıldı.

Üst tarafta aylardır neredesin sen yahu ne yaptın ne ettin diyen arkadaşlara açıklayıcı bir yazı formatında olsun istedim. Spesifik mevzular yüzyüze anlatıcak formatta lakin ana hatlarıyla mevzu budur.

Şimdi bu iş işleri bana ne öğretti

*Yıllardır bizans oyunlarıyla bulaşık yıkattığım , temizlik yaptırdığım insanların ahı gani gani çıktı. Bulaşık makinesinden çıkan bulaşıkları durulamaktan , paspas atmaktan ne biliyim binimum mutfakımsı organizasyonlardan ağzıma sıçıldı. Ha artık bu saatten sonra ya bulaşık yıkasana diyen bireylere en büyük bahanem bu olucak , sakın böyle bir istekle gelmeyin götünüzden şişlerim!

*Şu zamana kadar en çok böbürlendiğim hususlardan biri olan istersem herkes ile kısa sürede iletişime geçip samimi olurum savı Alaçatı insanını tanımamla duman oldu. Farkettim ki beterin beteri varmış , nasıl bir insansınız siz bak hala daha anlayamadım.

*Tatilimi bedavaya getirdim evet bunu yaptım hatta inanılmaz hatta über keyifli bir yerde kaldım ettim lakin paran olmayınca bu işlerden tat almakta zorlaşıyor. Ama tabi şanssızlık Alaçatı gibi parlayan zengin kuşağının en nadide yerine düşmem ama olsun gene de her daim hızlanmasını bildik.

Yahu ne uzun bir yazı oldu yahu yahu dedim durdum şu dakika. Zaten üzerimdeki aptallığı hala atabilmiş değilim. Allah ki yardımcımız olsun bu kafa açılsın içine zibille kafası çalışan zebra hücreleri dolsun. WHOA!