29 Eylül 2010 Çarşamba

Oralet


Oralet , balık yemi tadında preslenmiş aromatik meselelerin su ile çözülmesi sonuçu ortaya çıkan dünyanın en müktedir içeceğidir. Yenerekte tüketilebilir fakat fazlası zarardır hatta ziyandır.

Benim için de ayrı bir yeri vardır. Oralet kraldır. Oralet candır. Kısa ve özdür. Noktası boldur. Virgülü azdır. Nedendir bilmem ama insanı sosyal bir deveye dönüştürebilicek kadar eli hamarat ve bir o kadarda naif bir içecektir. Elinde ister ince belli bardakta olsun , ister su bardağında olsun aldığında kendini ister istemez ağır bir silsilenin göbeğinde bulursun. O durumda elindeki oraletin kalitesini belli eden rengi ile iç içe geçip , fantastik öğelerle bezenmiş betimlemeye gücümün yetmeyeceği klas dünyalarda süzülürsün. Hatta bardaktaki oraletle arsızca bakıştığım dakikalar beni dünyadan soyutlayabilicek bir uyuşturucu kafasına bile sokabilir. Oralet sırf bu yüzden arsız da bir içecektir. Ne yapacağı belli olmaz. Bakarsın seni sevmez dilin yanar , bakarsın senden elektrik alır kafanı yapar. Karakterli içecektir evvela. Dünyada başka hangi içecek kendisini tüketeceği insanı seçer ki ha?

Yukarda Allah var ki , oralet ile her daim sıkıfıkı ilişkilerim oldu. Sevdik birbirimizi anadın mı?. Fütursuz bir sevgiydi bu fakat doyamadık birbirimize. Outdoor takıldığımızda sınırımızı bilip küçük bardakta tükettiğim lakin kapalı kapılar ardında su bardağından başka bir şekilde tüketmediğim bir aşk. Dengesi bol fakat arsızlığı erotizm kokan bi husus. ŞAKALIDIR!

Kendisi çok renkli bir karakterdedir ki en çok bu özelliğini severim. Kimi zaman sarı kimi zaman turuncu kimi zamansa kırmızıdır. Hatta bazen yeşil ve siyahta olabilir. Büründüğü renk adına karakterinide değiştirir ama sonuç her zaman kusursuz bir nokta atışıyla aynıdır. GEÇERLİDİR!

Kahvehaneye gittiğinde "Abi çek bi oralet/kivi/kakao/elma!" demek kadar büyükte bir keyif yoktur. Rajonu boldur lan! Ki bol şekerli tüketilir her daim. Direk kanına karışır , bütün vücudunu işkal eder. İlk yudum ile baş dönmesi aynı ana tekabül eder. HIZLIDIR!

Sonuç olarak , Oralet ; şakalıdır , geçerlidir ve hızlıdır! Bu denli unique sıfatlarla bezenmiş bir içeceği kim tüketmek istemez ki anadın mı?. Kendimi bu aşkın kucağına attığımdan beri vizyonumdaki entellektüel gelişimi inkar etmek aptallıktır. İçiyorum , içiciyim ve en önemlisi oralet ile hızlıyım bilader.
İçin.
Sevdirin.
Sevişin!

22 Eylül 2010 Çarşamba

Dizisel


Bugünlerde dizilerle pek içli dışlıyım ve sanırım birkaç tanesi dişe dokunur türden. Bunlardan birincisi "Parks And Recreation" , kendisi The Office yolunda ilerleyen hatta ofis hayatını belediyenin Parks And Recreation departmanında taşıyan çok soft ve eğlenceli bir dizi. Hatta son zamanlarda seyrettiğim en eğlenceli dizi diyebilirim kendisine. Ana karakter Leslie Knope tam anlamıyla öküz bir karakter. İşini herşeyden daha çok seven , iş ve ahlak kurallarına uymakta çok titiz ve aşırı saf bir birey. Ki bu da kendisini sıradan bir absürtlük katıyor. Diğer karakterler de Leslie gibi sıradan durmalarına karşın aslında çok denyo karakterler. Özellikle Tom Haverford adlı yarı Filistinli yarı Amerikan karakterinin quotesleri ölümcül. Herşey o kadar sıradan akıyor ki dizide ister istemez sizide içine çekiyor. Zaten ilk sezonun konusu da çok öküz. Belediyenin ihaleye çıkardığı bir arazinin , ihaleyi alan firmanın inşaat sırasında batması sonucu oluşan çukurun kapatılıp yerine park yapılmasını konu alıyor. Normal şartlarda oranın park yapılmasını herkesin istemesi beklenirken Leslie'nin öküzlüğü sonucu işler saçma sapan bir hal alıyor. Benim gibi öküz adamlar , bu tarz öküz dizileri zaten bu tarz öküzlüklerden dolayı sever. Bence The Office seven herkes bu diziyi kesinlikle sever , The Office sevmeyenler de sever. Kısacası herkes sever. İzleyin.

İkinci dişe dokunur dizi ise "Community". 30lu yaşlayara merdiven dayamış yakışıklı , zeki ve kendine çok güvenen bir avukatın , eskiden mezun olduğu üniversitedeki puanı yetersiz bulunduğundan avukatlık barosundan atılması söz konusu bu yüzden tekrar bir devlet üniversitesine yazılması üzerine gelişen olayları konu alınıyor. Jeff Winger adlı karakterimiz ise nispeten kendisi kadar zeki ve çekici bir karaktere aşık olması ve ona yaklaşmak için öküzöküz işlere girişmesi seyrediyoruz. Bu işi yaparken aşık olduğu kadın dışında kadın-erkek herkesi etkileyen Jeff , bir türlü hatunu kandırmamaktadır. Gerçekten hayli eğlenceli bir dizi , luuuuup eriyip bitiyor hemen. Fakat ilk sezonda sadece 16 bölümün altyazısı mevcut , bu biraz can sıkıcı ama olsun genede 16 bölümü izlemek , binimum öküzlükler ile eğlenmek lazım. İndirin , izleyin , sevin , koşun , barakudalayın. Sonrada gelin kritik yapalım , hatta biz de kendimizce bir Community kurup İspanyol Enginizasyonlarını konuşabilir olmadı Trabzon Milliyetciliği olabilir ama en çok arzuladığım durum Geyik Faşizmidir. Gelin birlik olalım canlar.

21 Eylül 2010 Salı

A: 30 Cm2'ye ne kadar Sinir sığdırılır? B: ÇOK!

Kürt ergenliğine takmış durumdayım. Dikkat edin heriflerin daha 9 yaşında ayva tüyü kıvamında kara kara bıyıkları çıkar. Bu duruma tavim misal. Nedir lan biz daha pipimizle misket oynarken herifler bıyıklarını bürüyordu falan. E-eh. Ha birde herifler bu o sakalları senelerce kesmezlerdi. Hiç unutmam İlkokul 3te tanıştığım Mahmut'un böyle çok haşın bıyıkları vardı. Ortaokuldan mezun oldu onlar hala vardı ve aynıydı. Veren Allah erkenden veriyor ama geliştirmiyor , gürleştirmiyorum. Onun için sinirim azalıyor , yerlerde sürünüyor. Sinirim gülmekten yerlere yatıyor hatta. AHAHAHA. Hay Allahım yahu!

Şu dakika Peter Ebdon denen Snooker -bir çeşit bilardo- oyuncusuna ağır tavım. Pezevenk bir atış yapmak için min. 1 dk bekler mi a.q?!. Hatta herif öyle über bir birey ki , cebin ağzındaki topu vurmak için bile 30 sn bekledi! Böyle adamları kesmek lazım , kemiklerinden snooker topu yapmak lazım. Pis herif , tiksindim lan!

Geçen farkettim de , ben uçak yolcuklarına hep aç karınla çıkıyorum. Aç gidiyorum , aç geliyorum. Hatta çoğunda bu yüzden cakkıdıpakkıdı sakız çiğniyorum. İğrenç bir durum ki o günün geri kalan kısmında da yemek yiyemiyorum. Bu bir çeşit uçak fobisi midir diye soruyorum kendime. Ama yok abi , olsa bilirim. Eh zaten biliyorum. Hay sokayım bu çelişkiye!

Sonra Neon işi yapan Çanak-Antencilere de tavım. Ne alaka lan neon ile çanak. Allahsızlar!

Bayram gezmelerinde çok susuyorum. Her susadığımda hangi misafircilikteysek buzdolabına doğru yollanıyorum soğuk su derdinde. Böyle açıyorum dolabı , 50cl plastik su şişesinde minnoş suyu görüp sarılıyorum. O suyu içerkende evin müritlerinden birine yakalanıyorum. Fakat işin ilginç tarafı nedense sürekli -Hacıdan gelme Zemzem suyunu- içiyorsun Sedat diye uyarılıyorum! Sonra kendime kızıyorum nitekim o da hararetimle birlikte geçiyor.

Bızıt olayını soran bireylere sesleniyorum. Bir açıklama bekliyorsunuz biliyorum. Fakat kendisi içsel bir metafor. Barakuda , uzay ve cips gibi. Durumu sakın yanlış anlamayın , her şey ben de başlayıp bitiyor. Misal ; Bızıt benden çıkıyor , boşluğa karışıyor sonra gözlerimde yaşayan bir el tarafından yakalanıp beynime tekrar konuyor. Böyle düşünün bak , işin içinden çıkıcaksınız. Check in or check out hani. Ne biliyim belki bir şelalenenin yanında top sektirmekte olabilir. Bunun gibi bir hissiyatı var. Bızıt.

Çirkinlik üzerine bu kadar geveledikten sonra , internetten soyutlandığım 4-5 gün sonrası profilimde "ne kadar yakışıklısın/güzelsin" testini çözülmüş bir halde buldum. Evvela bundan ziyade %90 güzelsin sonucunu görünce adeta yıkıldım. Güzelsin ne lan ha GÜZELSİN NE?!. Dellendim Facebook dellendim!!!

Fakat her şeyden öte bir konu var ki , çok canımı sıkıyor. -1.99- ile sınıfta kalmam sonucu , 4. sınıftan ders seçemiyorum haydi onu anlıyoruz da 3. sınıftan yeni ders nasıl seçemiyorum arkadaş! Mis gibi seçmeli dersleri alıp , hakkından gelicekidim. Olmadı , aldırmadılar. Sikkosikko dersleri tekrardan alıp yükseltmek adına savaşıcağım. 3 ders için koskoca dönemimi ezdireceğim. Çok sinirliyim bu hususa çok!

Sinir katsayım tavan yapmışken , bu limanı terketmenin envai çeşit salty duygularını yaşıyorum.Gi..Gi...Gittim. Hatta Defolup gittim!
LAAAAAN!

8 Eylül 2010 Çarşamba

Çirkinlik Silsilesi Nah Böyle Çözülür lan!

Bundan önceki yazıda Çirkinliğin boktan ehemmiyetinden bahsetmiş idim. Lakin şimdi ise bu denli bir sorunu nasıl mantıklı bir şekilde cözebiliriz bunu irdeleyeceğiz.

Evvela , jeopolitik konumu itibariyle transit bir konuda bulunan Anadolunun 5000 sene boyunca farklı ırkların kaynaşması ve -gelen vurmuş giden vurmuş- hesabı insanlarının gittikçe çirkinleşmesini en kısa sürede nasıl çözeriz sorusuna cevap ararken geliştirdiğim tezi sizlerle paylaşıcağım.

Şekil (1.A)'da da görüleceği gibi elimizdeki dünyalar çirkini Türk erkeğini , yurtdışından gelen arı bir ırka mensup yılan gibi minnoş karı ile çifleştirilmesi hususunda , doğucak bebeğin 1/2 güzellikte doğması beklenir. İnce bir hesapla 2-3 defa çiftleşme sonucu doğacak bebeğin güzelliği %80 dolaylarına vurur ki bu da bir insanın çirkinlikten çıkıp güzel bir birey haline dönüşmesini sağlar.

Çözümü bu denklem üzerinden haraketle ülkemize dışarıdan 200.000 ila 250.000 arası çiftleşmeye hazır güzel hatun transfer eder isek ve bu bireylerin 10 senelik yumurtlama döneminde 7-8 çocuk doğurmasını sağlar isek nufusumuza 1/2 güzellikte 2.250.000 birey katmış oluruz. Bu bireylerin de 18-25 sene sonra çocuk doğurucak kıvama geliceği düşünülürse ve bu momentumda çocuk doğurmaya devam ederlerse yaklaşık 50 senede 20.000.000 ila 30.000.000 arasında hem %50 hem de %60 güzellikte bireyi işin içine dahil ederiz. Eh bu mantıkla bir 50 senede daha 75.000.000 civarlarında minnoş eli ayağı düzgün insan evladı bulunur bu ülkede. Ve o süreç içerisinde ülkedeki çirkin insanlarında 10.000.000 dolaylarında çocuk yaptığı düşünülürse , ülke nufusu 130.000.000 iken bunların hemen hemen yarısı güzel insan olacak idir. Evvela , bu da bizleri dünyanın en çirkin ırkı olmaktan kurtarıp gayet ortalama güzellikte bir ırk haline getirir.

Eğer lafım dinlenirse bu iş olur arkadaş. Ben de gönüllüyüm. Yabancı bir hatun versinler 10 tane çocuk koymanın ulan! Bu ülkeyi 5.000 senede bu hale getiren çirkin insan evlatlarına en güzel cevabı ancak ve ancak bü ülkede yaşan insanların azmi ve çalışma isteğiyle cevap verebiliriz. Ha unutmadan burdan en az 3 çocuk diyen başbakanada selam olsun , çok geri kafalı düşünüyorsun sen bilader. En az 8 çocuk bu işin reçetesi! Ahaha!

Esselamla koyun çocuğu , bitti!

7 Eylül 2010 Salı

Ugly Duck vs. Bizler lan!

Abi çirkiniz . Şu ülke sınırları içerisindeki herkes anadan doğma çirkin . Aksini söyliyeni alimAllah taşlarım , öyle banaz öyle ateşliyim bu konuda. İşin içinden çıkılmayacak bir çirkinlik paradoksu ve circle mevcut . Olmaz , bu çirkinlik sıfatından ne yapsak ne etsek en erken 1 asırda kurtuluruz esselam. Eldeki çirkin birey katsayısını azaltmak için canla başla çalışmalıyız (şu an kanımca %96 civarlarında) Eh peki ne yapmalıyız?.

Fakat önce belirtmek gerekir ki ;

Sabah kalkıyorsun , yüzümü yıkamak için banyoya ilerliyorsun sonra ansızın aynaya takılıyorsun ve çirkin bir insanla karşılaşıyorsun . Sonra kahve yapmak için harakete geçerken evdeki bireyleri görüyorsun herkez çirkin çirkin sana bakıyor . Eh diyorsun , bakkala çıkıyorsun bi paket sigara almaya bakkal herif dünyalar çirkini esselam . Devam ediyorsun bi lokantaya giriyorsun , servis yapan kız dünyanun en çirkin insanı oylamasında birinciliğe oynar öyle hızlı manita. Peki diyorsun , çorbaya bol bol limon sıkıyorsun ama genede olmuyor abi. O iştah orada kaçıyor aynen sabah kahveni yarım bıraktığın gibi , sigarayı yarısında söndürdüğün gibi , yüzünün yarısını yıkamadığın gibi! Bütün bunları sorgularken kendini ansızın hızlı hızlı yürüken buluyorsun ,kendine geldiğinde birden diğer insanlara taklıyorsun. Sağından solundan hızlıca geçen çirkin insan topluluğu , üzerine meteor gibi yağıyor pezevenkler . Ulan güzel birini göreyim diye çılgına döndüğün o dakika , bijuteri tadında bir yerden sarışın yılan gibi bir karı çıkıveriyor . Oh lan diyorsun tamam bu karı hakikaten hızlı lakin sonra bacaklarına bakıyorsun yamuk hatta biraz daha dikkatli bakıyorsun ağzı da yamuk! işte o dakika bir kez daha yıkılıyorsun , abondane oluyorsun , baş parmağın uyuşuyor. Kendini eve zor atıyorsun. Derin bir nefes alıyorsun ve bir hışınla tvyi açıyorsun. Ama açmanla kapatman bir oluyor , Burcu Esmersoydan başka bir allahın kulunu göremiyorsun güzellik adına. Ha belki şanslıysan "Kendi"yi falan görüyorsun ki o gün bir zafer kazanmış gibi sevinebilicek bir enerji oluşuyor. Neyse , tvden istediğin verimi alamadığın o dakika bilgisayara uzanıyorsun Facebooka damlıyorsun rütin kontrol adına. Fakat Facebook adını Uglybook olarak değiştirse anında olduğun yerden kalkıp cebindeki beyaz mendili çıkarmak süretiyle halaya durucaksın gibi hissediyorsun. Binlerce kafası büyük , ağzı şiş , burnu yamuk , gözü şaşı , götü tekne büyüklüğünde insanları görüdükçe bu isteğin daha da körükleniyor. Bıkkınlık , sıkkınlık , tıkkınlık ... Her bi "-kınlık" üstüne çullanıyor , beyninin ırzına geçiyor. "Bıııızııııııııııt" Yeter lan diyorsun! Fakat kendinin de çirkin bir insan olduğunu bilmek seni ansızın frenliyor , OH diyorsun o dakika kocaman bir OH.

DÜNYALAR ÇİRKİNİYİZ LAN!


P.s : Peki bu durumu nasıl çözeriz hesabı da yarın bugün düşer. A.e.o

Çirkin kalın my dearnessss!