19 Nisan 2011 Salı

Öğrencileri Katagorize Etme Çabası

Vizesel hususların yoğun olduğu bu dönemde okulda geçen zaman sonrası ve sınav sonrası okul kapısı önündeki kalabalıktan feyz alarak, öğrenci profilleri ve vizelere hazırlık aşamaları üzerine kafamda dönen belli başlı öğrenci argumanlarını paylaşmanın elzem olduğu kanısındayım.

1- Nerd Öğrenci Kafası (%5)

Ha
yata dair bildikleri ve yapabildikleri tek şeyin ders çalışmak olan ve bu minimal üzerinden haraketle, ders başlamadan minimum yarım saat önce sınıfa gelip ön sıralardan en kalifiyeli yere oturarak hocayı beklerken bile derste işlenecek konuyu tekrar bir gözden geçirip tamamen derse hazır olma yetisine sahip olan erkişilerdir. Üstüne üstlük, zaman içerisinde erken gelip kaptıkları sıraların zamanla rezerve edilmişcesine sürekli aynı sırada önlerinde her şeyin düzenli bir şekilde sıralandığı, minnoş bir kalem kutu ile rengarenk kalemlerin raksettiği, bilimum kırtasiye malzemelerinin bulunduğu çantalarının backupıyla derse fikren ve zihnen ve hatta fiziken hazır olmalarını da eklersek, savaşmayı bekleyen yeniçeri kafasında bir an önce dersin başlamasını bekleyen kişiler olduklarını da unutmamak gerekir. Bu bireylerin %80'inin dişi varlıklar olması hala açıklanamayan büyük bir sır olarak varlığını sürdürür.

Sınavsal durumlarda daha sınav dönemi gelmeden bir iki hafta önce stres topuna dönüşen bu bireyler, erkenden gardını alıp sürekli tekrar üzerine tekrar ile sayfaları çevirmekten eskiyen defterleri ile başarıya aç ve avını bekleyen kaplan formatında sınav döneminde büyük bir savaşcıya dönüşürler. Zaten sosyal alanda büyük bir fail içerisinde olan bu bireylerin en büyük sosyal çevre gelişme dönemi sınav dönemi olur. Not isteme hususları, ders çalıştırma istekleri, nerelere çalışılması gerektiğinin sorulması ve hocalar ile yoğunlaşan sınavsal soru döngüleriyle çok ağır bi sosyalleşme dönemine girerler. Aslında daha çok şey yazılabilir ama daha önümüzde zilyon tane profil olduğundan burada kesmek elzemdir. Kısaca, bu bireyler yalnızdır ama hep kazanan taraftır.


2. Yarı Zamanlı Nerd ve Sosyal Öğrenci Kafası (%15-25)

N
erdlerin aksine, sınıfa girdiklerinde hemen hemen sınıfın yarısına selam verme tribine kapılıp "Naber? - Nabıyorsun?" gibi soft ve bayat söylemlerle herkes ile diyalog halinde olan fakat burdan öteye geçmeyen ilişkiler dolu bir sosyal çevreye sahiplerdir. Dışarıdan görünen bu sosyalite özünde büyük bir yalnızlık işe perçinlenmiş bünyelerin dersleri önemsemiyormuş gibi görünüp aslında içinde büyük bir başarı saplantısı olan ve sınıfın diğer başarılı bireyleriyle amansız bir mücadele veren öğrenci kafasına sahiplerdir. Çok fazla gezmezler, gezemezler. Takılacak, oturup adam gibi eğlenecek birey bulma sıkıntısı çekmek bir yana dursun bu tarz bireyler ile takılmaktan aslında götümgötüm korkan ve bunun sebebinin bu bireylerin kendilerini başarısızlığa sürükleyeceğini inanan bir düşünceye tutsak olmuşlardır. Hayatın sosyal sekansında hafif sıkıntılar çekseler de kendi sosyal grubundan keyifli arkadaşlıklar edinebilir ve aralarında şarap içme günleri düzenleyip, kitap alışverişi yapabilmektedirler.

Sınav döneminde çok fazla notsal sıkıntı çekmezler lakin stresi yaşama konusunda şampiyonluğu kimseye kaptırmazlar.
Sürekli bitmek bilmeyen bir kaygı çekerler. "Ay nasıl yapacağım ya hiç çalışmadım ben offf püfff müfff" gibi söylemlerle bir noktada üstlerine ilgi çekmeyi başarıp kendilerini güçsüz göstererek aslında rakiplerinin de çalışma oranını düşürerek sınavlarda avantaj sağlamaya çalışırlar. Hele hele sınav sonrası yapılan hararetli tartışmalar sonrası "Ay bok gibi geçti ya hiç yapamadım üfff püfff müfff" söylemlerini duymanız içten bile değildir. İşin en can alıcı ve kişisel olarak en çok güldüğüm kısmı ise, bu söylemler sonrası sınavdan minimum 80 alınmasıdır. Tiksinirim. Bu klastaki insanlarında büyük çoğunluğunun dişi varlıklar olması ise gene büyük bi paradigmadır.

3. Sosyal Öğrenci Kafası (%40-%60)

O
kul ile sosyal hayatının dengesini az buçuk tutturabilen ve okula gelmeyi ihmal etmemeye çalışan öğrenci grubudur. Okuldaki sosyal çevreleri geniş sayılabilicek niteliktedir ama gene yaban ve soft söylemler ile kısıtlı bir diyaloğa sahiplerdir. Fakat sınıftan takıldığı kemik bir kadroları muhakkak vardır. Bu kadro ile okul dışında da ağır bir şekilde görüşen, birbirlerinden okulsal durumlarda güç almayı ihmal etmeyen ve bu konuda kanımca asalak formunda yaşayan bireylerdir. İlginçtir ki bu sosyal grup da içlerinde garip formlara ayrılır. Grubun içindeki dişi yoğunluğuna göre sıralanmaları müktedirdir. Eğer grubun içersinde dişi unsuru var ise, okul öncesi kafede buluşup çay içmeceler okul sonrası da aynı çeşit planlar ile şekillenen ve akşam gidilebilecek organizasyon planları sonrası bir şekil öğrenci birahanelerinde bol bol gördüğümüz grupsal öbekleri oluştururlar. Birbirlerine misafircilik oynamayı da pek severler. Fakat içinde dişi bulunmayan erkeksel grupların hali ise pek keyiflidir. Okula gelinip daha ders başlamadan önce eğer dört erkek toparlanırsa batak ya da okeye, yeterli sayıya ulaşılamayıp iki kişi kalınan durumlarda ise playstation a kaçılma gibi triplere kapılırlar. Eğer grup içersinde bir erkek kişi sınıftan ya da okuldan bir kızı gözüne kestirmisse grupça okulda beklenir, karı kesilir, süzülür ve bilimum bunun gibi boş gönül işleri ile uğraşılır. En nihayetinde okula karı kesmek için gelmekte sosyal durumu perçinler ve keyfe keyif katar. Bu gruplar daha da çeşitlendirilebilir lakin tek ortak özellikleri hep birlikte hareket etmeleridir ki ders aralarında başında sonunda hep birlikte öbek öbek takılırlar.

Sınav dönemi geldiğinde, bütün bu bireyler kaygı düzeyi olarak negatif bir çizgi izlerler. Hep birlikte toplanırlar ders çalışırlar, beyin fırtınaları bitmek bilmez ve en nihayetinde bi şekilde vize dönemini geçirirler. Olası 1-2 ders bırakma hakları vardır. Onu da akşam gezmelere ve küçük çaplı takılmacalara verirler. Kendi yağında kavrulur giderler ve mezun olurlar. Bu sosyal grubun da ineklemekten arta kalan hatunlar ve yoğun şekilde erkek formunda olması ise kaçınılmaz bir sondur.

4. Okulu ve Okulculuğu Sevmeyen Öğrenci Kafası (%5 )

B
u bireylerin eğitime öğretime büyük bir isyanları vardır. Seneler boyunca süre gelen okul hayatından görece bıkmış usanmış ve elastik olan üniversite hayatının nimetlerinden yararlanarak okula gitmeden de bu işleri yürüyebileceğine inanan bir kafa yapısına sahiplerdir. Okula ya sadece vize döneminde ya da ara sıra imza atmak ya da attırmak gibi bir eylem peşinde müdahil olurlar. Şayet derste kalmaları mecburi ise dersi dinlemekten ziyade bulmaca çözerek veyahut gazete okuyarak en arka sıraları işgal ederler. Ders bittikten sonra hemen okuldan uzaklaşırlar ki zaten okulda çok fazla tanıdığı birey de yoktur. Varsa iki kelam edilir, hoşbeş belki takılınır ve sonrası direk kendi bildiği ve sevdiği hayata devam etmek adına ortamdan kaçılır. Bu bireylerin bir diğer özelliği ise sosyal ve entellektüel bazda kendilerini geliştirmeye yatkın olmalarıdır. Bunun sebebi boş zamanlarının bol olması gibi görünebilir. Tabi bunun dışında farklı tasarrufları da mevcuttur. Şöyle ki üniversite hayatının başlarında okula gidilmiş lakin üniversiteye gelen insanların yapmacık ve boş halleri sonrası ister istemez üniversiteden soyutlanmayı tetiklemiştir. Sınıf ortamına ve sınıf içersindeki diğer sosyal statülere aidiyet hissedilmemesi gibi bir durum söz konusudur.Son olarak, Nerd veyahut Yarı Nerd bireylerin takılmaktan korktuğu ama içten içe imrendiği öğrenci grubunu teşkil etmeleri de ayrı bir paradokstur.

Vize dönemi yaklaştığında kaygısal bazda minimum stres yaşanır ve sağdan soldan bi şekilde toplanmış notlar ile sınavdan bir gün önce alınan istihbarat ve önceki senelerde sorulmuş sorular üzerinden gidilerek bir şekilde dersten geçmeye bakılır. Eğer geçilemezse bu çok büyük dert edilmez ki kalan ders sayısında mutlak bi özgürlüğe sahiplerdir. Bunun sonucunda sınıfta kalınması veyahut alttan zilyon tane ders ile boğulması pek sık görülen bir diğer özelliktir. Öyle veya böyle mezun olunur, sonrası ise büyük bi muammadır.


Evet sayın öğrenci kişiler, gözlemlerim bu yöndedir. Daha spesifik ve ayrıntısal incelenebilen bi konu olmasına rağmen ana hatlarıyla 4 grupta ayrılıyoruz. Siz hangi gruptasınız artık buna siz karar verin gözlerim. Haydi kalın sağlıcakla.

18 Nisan 2011 Pazartesi

Room on Fire & I am Out


Çok şey yazmak isteyip , hayatım hakkında pek fazla şey belirtmek istememekle doğru orantılı olarak gayet minimal ve soft bir yazı ile sizlerin karşısındayım. Fakat bahsetmeden geçemiyeceğim ve dün sabah saatlerinde minnoş odamda baş gösteren orta çaplı bir yangın ile mücadele vermiş , bunu dolunaya ve yangın öncesi dünya üzerinde oluşan diğer yangınlara bağlamış durumdayım. (Düzce'nin merkezinde çıkan yangın sonrası 10 iş yerinin yalan olması , İzmir Karabağlarda bi fabrikanın yanması gibi.) Bu yangın sonrası 2 adet yorgan -bu yorganları bilen bilir , ağır ve gün görmüş geçirmiş zani yorganlar- bir parça üstbaş ve yatağın ufak bir kısmını kaybetmiş durumdayım. Fakat bütün bunlar sonrası evin baştan aşağıya tribal şekilde temizlenmeye itilme durumu herşeyi pozitif bir doğru üzerine yıkmış vaziyette. Şu dakika mutluyuz.

Yanan yorganların öncesinde , yorganların defalarca atılmaya teşebbüs edilip atılamaması ve sonrası Bako'nun yorganlar hakkında "Bunları yakmamız lazım , başka türlü oluru yok" söylemleri üzerine kendilerine yanarak veda etmemiz pek acı ve manidar. Fakat işin en can alıcı kısmı , Burak kardeşimin bu husus üzerine yazmış olduğu efsanevi tweet. "O yorganın hakkı yanarak ölmekti zaten, o kadar günahı sadece o cehennem kesmezdi, bi' de bu dünyada yanması elzemdi." Güle Güle ZANİ YORGANLAR.

Radikal ataklarım gün geçmiyor ki bitmesin. Sanırım minimal hayatımda yapabileceğim en büyük radikal değişimlerden biri sigaramı değiştirmek olurdu. Düşününce , işi gene etkik köken ve alışkanlıklar üzerine yıkmak en mantıklı karar gibi duruyordu. Yeni sigaramın markası "LM" olmakla birlikte ; senelerdir içtiğim sigara Malbora Light iken ve üstüne üstük marjinal karadenizli Lazsal bünyeye sahip iken başkada bir tercih yapmam pek saçma olurdu. Bilen bilir LM'nin açılı LAZ MALBORASIDIR. Etnik radikal kararlar , BOOOM!

Yaklaşık 2 haftadır , filmsel ve müziksel durumlarla pek iç içeyim . Özellikle evime lcd ve ses sistemi şekli yardımı yapan insana teşekkürü borç bilirim , hay sen bin yaşa. Sen olmasan herşey yarım kalırdı. Herne ise ,bu iki haftalık dönem içerisinde gördüklerimi dinlediklerimi sizlerle paylaşmayı bi yerde borç biliyorum. Dönemsel olarak pek keyifli geçen bu dönemde ne yedik ne içtik. Buyrun :

Filmsel Hedeler

Bağımsız filmler kuşağına zoraki adımım sonrası eski sevgilim bu durumumu görse sanırım sağ gözünden bir damla yaş düşerdi. En nihayetinde daldık bi yola ve sonucunda Dramsal durumlara ağır şekilde dalıp sonrası seviyesiz komedilerle perçinlediğim bu dönemde yoğun şekilde hoşlaştığım filmlerin olayları şöyle ;

DeUsynlige : Sanırım dram konusunda İskandinav ülkelerinin ağır bi üstülüğü mevcut. Bunlardan biriside nacizane DeUsynlige. Konu itibariyle pek göremiyeceğimiz bir yapıda. İşin içine çocuk hatta öldürülen çocuk girince , dramın tadından yenmiyor. Değişim ve masumiyetin güzel bi tasviri. 9/10

Klopka : Sırbistan yapımı ve özünde pek Türk işi bir senaryo ile yoğrulmuş garip bir film. Ters köşe hususunda ve ölücek çocukları için acilen ameliyat parası bulması gereken gayet normal ve temiz ailenin ağır dramı. 9/10

Mister Lonely : Micheal Jackson ve Marilyn Monroe , Pariste tanışıp sonra Monroe'nun Jackson'ı İskoçyada bir şatoya Charlie Chaplin , Sherley Temple , Abraham Lincoln etc. ile birlikte yaşamaya davet etmesi üzerine gelişen hakikaten kafa karıştıran ve pek ince olaylar silsilesi içeren extra bağımsız film. Keyifli bir hikaye ve naif bir komedi fakat belirtmeden geçemiyeceğim gene sonu ağır DRAM. 8/10

Enter the Void : Gasper Noe abimiz ki sinemaya kattığı avantgarde triplerden ötürü inanılmaz saygı ve büyük bir sevgi duyduğum yönetmen kişinin 2 senedir altyazısını beklediğim ve bence Dönüş Yok filminden sonra yenilikci tekniklerin tavan yaptığı şimdiden efsane olmaya aday bir film. Fakat tam ve yoğun bi haz patlaması yaşamak istiyorsanız büyükçe bir tv ve ses sistemi edinip kafayı da hafif yukarı çekerseniz pek daha keyifli olur. Ölümcül 10/10

Dizisel Hedeler

Eastbound & Down : İki senedir altyazı beklenip sonrası mutlak bi keyfe kapıldığım ve kanımca son senelerin en komik materyale sahip dizidir. Danny Mcbride zaten dünya üzerinde en çok güldüğüm aktör konumunda olmakla birlikte senaryoya da el atmış ve ilk sezonun hemen hemen tamanında kankası ve favori yönetmenlerinden biri olan D. Gordon Green yönetmen koltuğuna oturtmuş. Hikaye bazında eski bir süperstar beyzbol oyuncusu olan ve sonrası yaşadığı çöküş ve bağımlılıklar sonrası düştüğü durumu anlatıyor. Speachler ve tripler bir harika. Dört dörtlük. Şiddetle tavsiye. 10/10

Müziksel Hedeler

Trifonic denen bireyler direk ağzıma sıçtılar. Özünde triphopçılık oynuyormuş gibi görünselerde hunhar müzik dinleyicilerine hiç öyle değiller. Idm'den tutunda dubstep'e , klasik müzikten tutunda post-rock'a ambient'e ne biliyim binimum her bok mevcut müziklerinde. İnanılmaz ötesi , çok büyük , çok ağır ve çok underrated. Tek albümleri mevcut ki hemen bulup indirin ve aklınızın ırzına geçin.

Sanırım yazmak istediğim ve yazmaya üşendiğim yığınla mesele mevcut burada. Kısaca şöyle yapıyorum.

Son 2 haftadır ağırlıkla ne dinliyorum. 8tracks
Şöyle de bir adet mix yapıverdim. El emeği göz nuru , partinizde çalın keyiflenin. Justin Vaders

Son olarakta bu senenin en büyük kliplerinden biri ile sizlere veda ediyorum. İtiraf etmek gerekirse , yarınki vizeye çalışmamak adına bu yazıyı yazarak kendimi ağır şekilde kandırdığımı biliyorum. Olsun , hızlanalım. Buyrun klip ;

Woodkid – Iron from User Name on Vimeo.

9 Nisan 2011 Cumartesi

Kova Burcu'nun Nisan Ayı Yorumsalı

Öncelikle Nisan ayı içersinde Güneşin , Saturn ile olan ilişkisi biraz alangirli ve sıkıntılı olucağından 24 Mart saat 11.02 ile 11 Nisan 23.45 dilimi arasında yapıcağınız tercihlerin 20 Nisan'dan sonra acısının çıkması söz konusu olabilir. Bütün bunlar olurken tabi ki Mars ayını unutmamak gereklidir ki 2 Nisan ile 4 Nisan arası hafif aya yaklaşıp sonra bi çıtır sol yapıcak olan Mars , size çok pozitif bir enerji pompalıyacak. Akineksi Galaksisi , Nisanın son günlerinde astral enerjisi yoğun olan kovayı derinden etkileyebilir. Aman dikkat diyorum ve sinirlerinize hakim olmayı öneriyorum sayın kovalar. Geri kalan günler normal bazda ilerliyecek amma velakin doğru seçimler yaparsanız. En nihayetinde Zodiacın en köhne yerine seslendiğiniz aydasınız.

Para
Nisan ayı özünde çok sıkıntılı geçicek gibi görünebilir ki mantık dışına çıkılan her durumda da öyle olması olası. Şöyle ki , ay başındaki parasız durumlarınız ayın 7si gibi bi çıtır düzlüğe çıkmanızı sağlıyacak. Fakat kontrolsüz yapıcağınız harcamalar ile ayın genelini negatif şekilde etkileyebilirsiniz. Yükselen burcu Boğa olan Kovalar ise bu ay içersinde sıkıntı yaşamamaları olası. Diğer yükselenler için aynı şeyi söylemek mümkün değil , zor bi dönem sizi bekliyor kovalarım. Ayın 15ini görürseniz , Nisan 22 gibi Jupiter'in pozitif enerjisi üzerinize düşebilir ve parasal konumlarda yüzünüz gülebilir. O zamana kadar enerjinizi ve cebinizi dolu tutun , sonrası Allahın takdir-i ilahisine kalır.

Sağlık
Sayın Kovalar , 24 Mart - 9 Nisan arası sağlıksal bazda ağır ve pandımanlı bir duruma düşmeniz söz konusu. Hatta etrafınızdaki insanlar sizin için endişelenebilir ama bunu fazla takmayın. Allahın size vermiş olduğu üstün mantık yetenekleri ile sağlıksal etkinliklerde kendizi pozitif bi konuma çekebilicek bi iradeye sahipsiniz. Bunu sadece ben söylemiyorum , Uranüs ile Neptün arasındaki yakınlaşma da bunu tastik ediyor. Enerjiniz ve kafanız hep dolu olsun. Ancak bu şekilde kötü düşüncelerin bünyede yarattığı stresten kaçıp , huzura ve sağlığa kavuşabilirsiniz.

Aşk
Aman diyorum , canım kovalar. Seksüel çekiminiz , sağolsun Jupiter tarafından ağır şekilde destekleniyor ama siz bunu farketmekte Mart ayından kalan negatif enerji münasebeti hususunda sıkıntılar çekiyorsunuz. Gezegensel durumlardan ziyade bahar ayının gelmesi ile çiftleşme oranın oluşan pozitif artış kısasında Ayın , Satürne olan uzaklaşması sonucunda bundan nasiplenmeniz biraz zor görünüyor. Fakat yılmayın sayın kovalar , 11 Nisandan sonra sağolsun imadıdınıza Pluto yetişiyor. Evet yanlış duymadınız Pluto. Her ne kadar görünürden ve gönülden uzak olsada , hayvani enerjisi ile sizleri yoğuracak ve amansız bi yoğunluğun içersine sokucak. Fakat 13 Nisan 12.02 - 14 Nisan 05.22 arasında Pluto , Saturnun arkasında kalıcak ve herşey tersine dönicek. Bu süre içersinde her ne yapıyorsanız tersini yapın sayın kovalar. Allah yolunuzu açık etsin. Hızlanın.

Genel Yorum
Astronomik bilgilerin ışında pek manidar olan kova burcunun , hafif sıkıntılı ama hafifte meşrep durumlar arasında kalması bekleniyor. Fakat herşeyi değiştirmek sizin elinizde , herkes kaderi altında ezilir ya da üste çıkar. Bu burç işlerinden pek hayır geliceğini ben de zannetmiyorum ama ben gezegenlerin yalancısıyım. Biline ki kendileri çok yaklaşmayı seven ama uzaklaşmayı da unutmayan uçan büyük taşlar , zodiac olayları zaten büyük bi lütf. Son bi tavsiye , bu ay yastığınızın altından Ametist taşını eksik etmeyin , negatifi alır rahatlatır falan.

Nisan Ayı için Tercih Edilmesi Gereken Meseleler

İçecek : Sütlü Çay
Kitap : Ekspresyonist Pezevenksel Edebiyat Kuşağı
Film : Post-Sırbistan yapımı ağır bağımsız dramsal filmler
Saç Kesimi : James Dean kafaları
Müzik : The Weeknd ve abstract hip-hop
Bardak : Geniş ağızlı fincanlar üzerinde kubist çalışmalar
Pastane : Bornova Topraktan

Bunların üzerine gidilmesinde tavsiye var diyorum ve Nisan ayı için hezeyanları kapatıyorum.

1 Nisan 2011 Cuma

Hindi Sedat


Önceki hayatı sorguladığım şu dakikalar , reelkarnasyona gönülden inanmaya başladım. Önceleri içimdeki bu amansız ateşin nasıl olur da farkından gelmem , buna ciddi şekilde yanarım. Zaten görece saçma sapan bir olay sonrası üzerime yafta edilmiş bu lakabın , aslında hayatın bana oynamış olduğu ufak çaplı ama keskin bir push sonrası özenerek yarattığı ortam ve olay sonrası bunu sağladına inanmaktayım. Bu lakabın bana vahii ile ulaşmasından 3-5 gün sonra "Aa tabi ya Hindi lan , ha siktir" diyerek yaşadığım hindisel olayları bir kalıp altında topladım. Akabinde akan günler sonrasında ise bu kalıba körü körüne inanmaya başladım. Gerçekler ise aynen şöyleidi :

Gerçekte çok acı olmamakla birlikte çok gerçek ve çok acı değildi. (ahahah) Neise , bu gerçek aslında en az hayatın içinde yaşanabilecek gerçeklikte bir gerçekti. (ahaha) Oy! Son iki cümlede güldüğüm bu meseleden ışın hızıyla uzaklaşarak devam ediyorum ki , EVET ASLINDA BEN GEÇMİŞ HAYATIMDA BİR HİNDİYDİM! DADADADADADADAN! Bu kadardı abi. Her şey bu kadar açık ve büyük punto ile göze çarpa çarpa yoğrulmuş bir gerçekti. Hindilik ruhumun en deeply, en hardly noktasında muhafaza edilmiş ve 23 yaşında kilitli kapılar ardından çıkarak benliğimi ele geçirmişti. Artık eski haline dönemeyecek olan Sedat , Hindi gibi yaşamaya ve en derin hindi düşünce yapısı ile donanmaya karar vermişti. Geri dönüş imkansızdı ve Hindi'nin hiç affı yoktu! Ev arkadaşı Burak'a "There is a gold in da house. Hurry up mate" yazılı smsi gönderdikten sonra Hindi olduğunu anladığı ilk zamanlara ufak çaplı bi flashbackler serisi yedi.

Dışıdışıdın..filifilifi....

İstanbul'da , akşam sularında oluşan bir ortam akabinde. Ortama sonradan dahil olan bilmiş geçirmiş bi abimizin bizlere öğretmiş olduğu bir adet aletin adının. "GuluGulu" olduğunu öğrendinde yaşadığı massive şoku kimse anlatamazdı. Keza ortama sonradan gelmiş bireye kendini "Hindi Sedat" diye tanıtmasından sonra bu imkansızdı. Allah'ın rahmeti üzerine, bu şok karşısında ilk dersini aldı.

Düzce'de gelişen bir diğer husus ise, Ilyas ile oturup bira içme işine kurulan bünyenin hemen mekanın karşısında yer aldığını gördüğü "Hindi Döner" yeme eğilimiden sonra tüm zamanlarda yediği en güzel dönerin kesinlikle ve kesinlikle Hindi Döner olduğunu anladı. Yıllar yılı eşşek gibi yemek yiyip, döneri ana besin maddesi olarak kullanan Sedat'ın, engin döner bilgisi bu şekilde yok edilmişti. Tekrar bir şok ve tekrar bi hüzün...

Düzce'de yaşadığı bir başka olay, son olayla paralellik göstermesi dışında en az onun kadar etkili bir olaydı. Sedat'ı gören dedesi "Ne o saçlar, Hindi gibi olmuşsun." lafından sonra "Evet dede, bundan böyle rajondaki adım Hindi Sedattır." cevabını veren Sedat'a gelen cevap olay örgüsüne nokta koyan eksik cümle idi "Hindi eti şimdiye kadar yediğim en keyifli et, devam et iyi yoldasın." ... Dadandan x2! Keza Sedatın dedesi hayatında şu zamana kadar tanıdığı en büyük et tüketicisi insan idi , hatta o kadar ki dedesiyle etmiş olduğu bir et muhabbetinde; Düzce'ye ne zaman ne kadar inek girdiği ve ineklerin nereden geldiği bilgisini kendisine belirtmişti. Yara almaya devam edildi ve trans ve trans!

Bu trans durumlardan sonra transform geçirme kararını aldığımı söylemek isterim. Hayatımda şu zamana kadar içinde bulunduğum 3 adet hindi bazlı muhabbet var idi ve üçü de son 1 ayda gelişip , dallanıp budaklandı. Bu 3 durumunda birbirinden ağır öz yapısı sonrası kafayı yiyip , etrafta "gulugulugulu" edasıyla ellerimi açıp , kafamı sallayarak dolanacağım. Savaşım budur, isteğim budur! Sinirli bi bünyeye sahibim, üzerinize saldırabilirim! GULUGULUGULU!