24 Aralık 2008 Çarşamba

Brain or not Brain

Brain Freezing : Bol bol maniler söylendikten sonra bi nebze nefes alamama ile 3-60 sn arasında değişen ping time hezeyanın katkıda bulunduğu tatlı bir durumdur. O zamanlar ki gerçekten soyutlanır allahını bulursun. Hani derler ya "Bulutların üstündeyim" işte tam bu durum için söylenmiş bir söz öbeğidir. Bu gibi bir vakkaya denk gelirseniz size derim ki fazla üstüne gitmeyin. İnsanın insanlıktan cıkıp sosyal bir zombi olduğunu gözlemlemeniz fazla uzun sürmez. Eh birde siz bu vakkaya tutulursanız , derim ki tadını cıkarın. Feed your head dude!

Brain Stoping : Halk arasında "Overload" olarakta bilinir. Fazlada ders calışan öğrencinin uğradığı nacizane bir durumdur. Bu gibi durumlarda kahve veyahut 2 tek birşey icerseniz real hayata bi nebze dönersiniz. Şayet dönemeyip bu modda devam ederseniz ileri derecede brain boombing yaşayabilirsiniz.

Brain Boombing : Kısaca ebesinin günyüzü görmemiş kişinin yaşadığı ileri derecede beyin amcıklamasına denir. Bu gibi durumlar insanın hayatında bir bilemedin iki defa başına gelir. Tamamiyle gerçekten kopup , ne yaptığını bilmemek ve bu süre içinde yenilen bokların tamamen hatırlanmaması başlıcak göstergelerdir. Fakat herşey bu kadar optimist değildir. Hayatın değerini yitirdiği ve benliğin tamamen silinip yerine öküze bakan tren formatında -fıçın fıçın giden fakat önünü görmeyen- kişilik oturur. Allah herkesi bu korusun bu vakkadan! Sakının , sakındırın.

Brain Orgazming : Neşeli ve fırfır olunur bu dönemde. Herşeye muhteşem iyimser duygularla yaklaşır ,dokuduğu herşeyden orgazmik bir olay çıkarabilir insan. Süt içen inekler , kakasını yiyen bebekler , yüzen kuşlar , meleyen kelebekler gibi halüsilonojik objeler ve binimum sırma saçlı karılar görülebilir. Bastığı toprağa çoçuklarını bırakır bu insanlar.

Brain Fucking : Genellikle aile ve akraba içi durumlarda gözlenir. Yaşları 60-100 arası değişen teyzeler , nineler ve dedeler tarafından insana arz ettirelen bir durumdur. Ne olduğunu anlamadan bir mani söylevi veyahut "sen kimin oğlusun?" sorusuyla cıkagelir ve bütün beyin damarların tek tek sikilir. Ben kimin diye sorarsın kendi kendine. Ben kimin oğluyum , benim babam kimin oğlu diye feryat eder beyincağız. İflas eder oracıkta. Sonra yorulur bırakır diyalektik soru tekniğini ve mevzuyu olduğu gibi kabul etmeye itilir. Ben babamın oğluyum , babamdan bu dedenin oğlu der geçilir. Nenelerin söylediği manileride büyük bir içtenlikle dinler , yorulup mani söymeyi bırakması beklenir. Sonra eller öpülüp mekandan kaçılır bir avuç Brain Fucking ile...


23 Aralık 2008 Salı

Lemon!

Bilinmeyenlerin dünyasında eşiktir limon , belki hiç bilmediğim biryerde bilinmeyenlerin içinden beni çekip alabilicek elçidir sakin ve vurdumduymaz acılara karşı..
Yok olanların arasında bir savaşcıdır limon. Farketmediğimi bildiği bir anda beni ölümden döndürebilicek tek nefestir. Görmesede duymasada hiç bıkmadan durmadan yorulmadan nefes alan..
Felçli zihnimin kafeinidir limon. Usulca uzanan bir silsilenin , yokluklarla boğuşan bir bedenin aranan ve sakınılan beyin hücrelerinin galibidir. Akıp giden , hissetmeden kanım olan.

Asılsız bakışların tanrıçası..

Bilki durduğun yerde ben başlıyacağım. Fethedeceğim seni tekrar tekrar. Benim durduğumu sandığın anda tekrar vücud bulacağım cansız bedenimde. Hissettirmeden tekrar gireceğim gizli benliğine. Birgün mutlaka biz olacağız. Mutlak biz. Sen ve ben. Sormadan ve yorulmadan yolunu bulabilen iki bedevi... Aşkın iki elçisi. Arsızlıkların arasında iki vefakar limon..
Tabakaların ve yılgın çarkların yorduğu dünyanın nefesi , sevgilim! Hala canlı olduğunu hala hissedilebileceğini gösterdin bana dünyanın.
Senin ben olduğunu bildiğim , damarlarımda hissettiğim bir dünyanın varlığı. Yanı başımda , her etrafıma baktığında orda olan ve bana bakan kusursuz dünya. Sen!

Kal burda. İki dünyanın birleştiği ruhta...
Tanrıçam!


20 Aralık 2008 Cumartesi

hay hay hayatım

Ensende gereksiz bi sızı hissediyorsan bilki o benim. Neden diye sorma acını ikiye katlarım. Beni ben olduğum için kabul et. Etmessen ettirmesini bilirim saygıdeğer beyin soğancığına. Soğan. Koklamasını bilene enfes dünyasında yer açabilen antibiyotik. Antibiyotik. Gereksiz bir şekilde kendisiyle alköl tüketilmiyen değişik bir ilaç. İlaç. Ben , sen. Senli benli. Benlik. Ensendeki gereksiz acı.

Yazı illastürasyonu üzerinde çalıştığım şu dakikalar olayın iyice pelandromik bir hal almasını şaşkınlıkla izliyorum. Kendimi izliyorum. Kendimi yazıyorum. Asıl ilginç olan da bu zaten. İzle ve yaz.

Aslında ben hayatı izliyorum. Etrafımdan akıp giderken nefesini her saniye hissediyorum. Sanki bir akvaryum icersindeyim. İcim icimi yiyor. Hayatı tek bi cümleyle ifade etmek istiyorum. Vurgun. Burası vurgun yeri de değil biliyorum ama ben hayatı öğrenmek istiyorum. Hayatın dengesinin beyin soğancığında yattığını da biliyorum. Başka da birşey bilmiyorum. Soruyorumda kendime hayat beyin soğancığı demek mi? - hayır - Hayat denge demek. Ouch! Yaptım galiba , hayatı bi cümleye sığdırdım.Al sana illistürasyon!

Peki ben şimdi ne kazandım?
Belki aranılan bir şucluyu teşhis ettim. Galiba kendi içimdeymiş.
Belki hayatın ne kadar durağan olduğunu keşfettim. Durağan olan şeyinde dengeye ne kadar ihtiyaçı olur tartışılır.
Belki hayat iki tekerlekli bir taşıttır.
Belki hayat bir akvaryumdur.
Bence gerçek bisiklet kullanan akvaryumda gizli. Aç bak pandoranın kutusunu , göriceksin gerceği. Ve bilki bu gerçek sen olucaksın.


Hakkın yolu birdin çoçuklarım

İnsanların hakkı yeniyor bu devirde. O kadar emek veriyorsun , kendini katıyorsun , yok gene birşey olmuyor. Hala sığ kalıyor hala anlaşılmaz. İtiraz etme hakkı bile tanınmıyor. Eleştiriden yoksun bırakılıyor , kısacası hakkımız yeniyor hakkımız! Kişisel durağım okulum benim. Kişisel benliğim şu zamana kadar gördüğüm derslerim benim. Mini mini akıl dolu bir yolda giderkene önüne cıkan kendinden azimli bu dersler yok mu , insanın başını döndürüyor kendinden geciriyor. Ben sümsük bir öğrenciyim. Benim kafam basmıyor. Fakat bağlığım arkadaş. Öğrenmeye , öğrendiklerimi nacizane hayatımda kullanmaya tutkuyla bağlıyım. Bana çok erdemli şeyler öğrettiler bu hayatta. Hem de öğretmenlerim tarafından. Nedir öğrendiğim birinci öğreti -kul hakkı yeme evladım-! Ulan yemiyoruzda insanlar bizimkileri yemekten pek bi hoşlanıyor hemde bunu bana öğreten kişiler öğretmenler yapıyor. Arsızım bu noktada. Buradan kendilerine sesleniyorum "Yemeyin lan benim hakkımı!". Ey hoca duy sesimi bu gelen eleştirel öğrencinin sesi!

İlginçtir ki kul hakkının yenmemesi bizlere taaa 1. sınıftan itibaren din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde aşılanmıştır. Bu sistemin icinde pek bi muhterem duran bu ahlak-i öğreti çelişkileride kendi içinde barındırıyor. Ne lan bu namaz kılmayı öğrettikleri bilmem kaçtane surenin bize ezbertildiği bir derste bu kadar derin bir totemin akıl almaz şekilde hep ön planda tutulması. Hak yolu derler ya , insanlar birbirlerini sevmeli ya. İşte ben bunları istiyorum. Bıkmadan usanmadan insanları sevicem ve haklarını vericem. Hak dağıtıcam , asam ile dokunduğuma mutluluk vericem. Peygamberim lan ben. Kendi kendimin peygamberi. Efendiler akıllı olun. Akıllı olun ki sizleride kutsuyayım. Bu noktadan sonra akıl ile us ile ilgili bi kaç özlü söz yapıştırmam lazım ama yorgunum a canlar. Beni bana bırakın. Bırakın ama hakkımıda verin. Beni sevin demiyorum ama hakkımı verin. Birşeyler eksik olsun ama özü sözü bir olsun. Burdan akıllı yetkililere ve din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenlerine sesleniyorum - Şu zamana kadar bana öğrettiniz hiçbir sureyi hatırlamıyorum bi o kadarda namaz nedir bilmiyorum ama bilinki sizlere hakkınızı verip bana öğretmiş oldunuz "Kul hakkı yeme evladım!" karakterini edindirdiniz icin sizleri ne kadar sevdiğimide burdan iletiyorum.Sizleri seviyorum stop-

Hak yolu hak yolu nereye gitti bu bok yolu
Bok yolu bok yolu aklına sıcayim nerde bu hak yolu!


21 Ekim 2008 Salı

someone is fallin' away!

Sonunda ne bulucağını bilmediğin bir yolda daha ne kadar yelkenlerin acık kalabilirsin?
Baş gösteren düşüşlerin ensendeki sıcaklığıyla ne kadar rahat uyuyabilirsin?
Bilmem kaçıncı kahveni içerken gerçeğin ne kadar durağan ve sığ olduğunu hissedebilirsin?
Her bir yudum sonrası düşünicek başka birşey yokmuş gibi kendindi sadece kendini düşünürsün.
Belki vurdum duymaz tavrının arkasında iğneleyici bi -ben böyle gördüm abi- ifadesi gizlidir. Ah ne doğru söylemişler ah ne doğru adamlarmış ki gördüğümü bizzat kendi icimde yaşamız harmanlamışım..
Ben böyle miydim ki?.
Saplantılarına saplanan bir adam..
Kaçmaktan bile korkan bir adam..
Kendi perspektifini bile göremeyen bir adam!.
Belkide kimsenin görmediği bilmediği bir yerde kendi zayıflıklarıyla ve kendi yarattığı masalsı kahramanlarla mutlu bi adam.
Söylemesi güç olsada , ondan kaçmak o kadar kolay ki. Sadece fırlat! ve düştüğü yerde uzan , uzan ve mutlak güçü hisset. Aidiyeti hisset fırlattığın benliğinin düşürken çektiği acının karşılığında!

13 Ekim 2008 Pazartesi

Keep durağan

Sakince uzanıp sözlerinin kifayesizliğine sığındığını farkederek sarılır bir kez daha sincabına , sözler -little trouble lyrical groups- iticiliğinin altında farklı tatlar barındırıriken görmezden gelmek işin kolayına kaçmaktır hatta bu cümleyle ne ifade ettiğini bilmeden birşeyler yaratmak oldum olası ahmaklıktır. Bu nedenleri göz önünde tutarak daha başlamadan yazımı bitirmek bana yakışan bir harakettir.
-bitti-
Isınma turlarının gerisinde kalan bir güzellik gözüme carpan , sekiz kere eğilip kalktıktan sonra ve dinlenen müziğin gazabına uğrayıp "ah ulan böyle edebiyat yapmak hele bunca zaman sonra -- yazık , yazık --" herneyse bu parantez icine takılıp yazımı daha başlamadan bitirmek bana yakışmaz.
-başlangıç-
Bir bit vardı sacımda benden gayri benden sessiz. En azından eli kalem tutmazdı , ah bide tutsa ben burda olmazdı. Bütün lekeleri görüpte kaleme almayan bitin götüne comak sokim. Sırf bu yüzden Mikroçomak işine girip endekslenen iş portföyünü kendi icimden sacımdan bitimden sağlayabilirim sandımca.Diyorum ki ; Biti olan gelsin abi , ilacı bende. Eğer sende kendinden kacıyorsan , eğer sende bitinden dem vuruyorsan ne duruyorsun zaten Slogonik insansın , şarkıların tınısından kaçarsın ulan. Bence bitlerin ölmeli , öldürülmeli. Size temenni ediyorum (bi yandan edemedimin farkındayım) bu işi çözen Başkan olucak. O da ben olucam. Bütün bu paragrafın iticiliği altında ezilerek söylüyorum , bu paragraf bana yakışmıyor.
-bitti-** with double star!

31 Temmuz 2008 Perşembe

Vasıfsızdır

Uzun süre oldu.
Bu kısasta ne gelişti , ne eridi bilmek lazım. Kazanımı kaynatırım icinde kaç nohut kalmış bakarım arkadaş.
Meydandan bir okka cengaverle cıkageldim bu süre icinde. Evet bunu yaptım hemde kana kana. Öyle kanmışım ki eve gelince farkettim cengaverin deve olduğunu. Simdi napsak bu deveyi?. Aldım deveyi cıktım yollara , önce İstanbul sonra gene İstanbul... Deve devedir dedik susuz bıraktık , aşsız bıraktık. Hakkını verdi mi , vermez olur mu benden bi haber istanbulu gezmiş dolaşmış YAVŞAK! Değirmenlerde taş olmuş , kadılara kalem olmuş. Bir varmış bir yokmuş. Deve olmuş tellak ben olmuşum diojantentariak*! Herneyse işte bu deve varya bu deve , cok kıral adam! Bunu bilin yeter. Saygıda kusur edeni bizzat gelir ben s*kerim! Saygıya karşı fütursuz bi saygım var , inceldiği yerden koparım gelir kafana sıcarım bilesin. Herneyse sonuca geliyorum ; deveyide cengaver eyledim kendi icimde. İstersen olur , hele iste dünyalar senin olur. Bu inci tanesi sözlerle sizlerden ayrılırken bu yazımıda cok sevdiğim Müsteşarım Kamil Hamza Kondurumandırı'ya itaf ediyorum ve şükranlarımı sunuyorum.
Saygı sevgi sizinle olsun ey okur...


*diojantentariak:1. 14.yy da basüru cerayan eden deveyi sikerek iyileştiren zaat 2. halk arasında Dangalak , Salak

13 Haziran 2008 Cuma

marley

özetle marley , bir iki dedik ihaleye girdik. Sonrası pek bi kırcalıydı. Eh noldu nakavt mı? Yok lan , pek bi figuranım vardı fakat üçe takıcak hal derman yoktu. Sonra noldu "boom" c'mon!
Balığın midesinde bir şişe , şişenin icinde bir aslan!
Buralara nasıl geldik , nasılda efkarlandık. Bide can sıkıntısı böyle buğum...
Bi boşluk bırakıyorum senin icin arada kalsın , araya gitmesin.
(marley için boşluk çalışmaları)

yakıştı yakıştı , seni boşlukta izole edicem artık marley.
marley on the space!..
Little yellow marley , lazy butterfly marley!
Cok içli adamsın , yiyesim geliyor diyemiyorum ki tokuz. Mütemadiyen sende mideme oturmak için dakika kollarsın a marley can marley.

Marikosa , marihana , mar mar marley!
hakkıyla selamlıyorum
hak senin hak gençlerin

11 Haziran 2008 Çarşamba

wizard of izolasyon

izo
izole
izotop
izomason
izokoton
izoizi
izozizi
izomini
mini mini
bi izole hayatınız oldu!

-yanında wizard of izolasyon pack. ister misiniz?
-ehem ühüm estafurullah kendi izole hayatım için... yapmayın yahu!
-bildin şirketten aslanım -yanlız aslanım!-
-ifadende özgürsün koçum -istemiyorum lan wizard falan!-
-peki , sana izolenle mutlu messud ve bayağı bi hayat dilerim aslanım. -wizardsız bi izole... işin zor aslanım-
-amcan mucahite selam söyle. kaçtım.
-elinden ellinden öper.

...setup (wait for a min)
(hay a.q izolemiz oluyor hala bekletiyorlar)
...setup is completed!
artık sende benim gibi izolesin bu dünyada , şişede balık , kapıda sırma kol , odanın dışındaki masa , yorganın kırık düğmeleri ,klavyenin escape tuşu , göbek deliği turşusu!

keşke wizard alsaydık.
keşke hiç wizarda ihtiyaç olmasaydı.
bak tersi
ters işte
işte izolasyon!
izolasyon killer!

9 Haziran 2008 Pazartesi

Toprak n' Randıman

Nerelere gidilesi bu mevsimde bilinmez. Bu kadar bilinmeyenden de kacmak lazım. Eh simdi plandı programdı , bize ters.(Hani derler ya ucundan bohem hayat -junkyhead-) Suruklensem suruklensem, ıslansam ıslansam! Kaldırımda bir iz bulsam veyahut kimsenin basmadıgı yeri avcumun ici gibi bilsem , atarım kendimi dısarı hallice karadenizliyiz! Ne ben kutsalım ne de üstüne basılan insanlıktan daha eski bir avuç toprak! Eminim ki benden daha cok sey biliyordur. Ne gezicek , zaten bi talep var kendisine! Ustunden bi canlı gecmiştir elbet , ufakta olsa bi böcek falan. Sıcaklığını ve bildiği herseyi vermiştir zaten. Arkadaş biz topraktan gelmedik mi? Benim sadık yarim kara toprak değil mi? Eh ver bütün rengini üstüne bastığın toprağa. Renk çümbüşü olsun etraf , şenle dolsun esnaf! Şöyle Top Basılan Topraklarda bi cafe actım mı offf! Neyse sözüm ona , kacıcak biryer bulamıyorsan , cık dışarı. Bas şöyle gelişi gusel bi yere , temizlen aklan falan. Öyle işte , böylesinden ötesini arama! -bitti-

17 Nisan 2008 Perşembe

order or empty noise

Bir bel agrısı kondu omuriliğimin son bugumune. Nese ki hala nefes alabiliyorum , kesintisiz ve özveririsiz. Falan da filan da işim yok , hersey sizin icin. Arz oluyorum burda , sizlerse yersiz bir talep. Makaraçı bir mizacınız var. Ayna ile sevişen tipleriz hepimiz. Bir egodur gider , nereye gittiğini kendi güder... Böle mevzular icinden sesleniyorum size ey okur , ey ego!
! 1 1 !
Girişe gel , gel ulan. Simdi bir insan yaratıyorum hayali mi hayali , adı Harun.

Harun senin .mına koyim. Harun girişe niye gelmiyorsun harun?!. Harun sen kocaman bir ipnesin. 3 dediğim zaman hep 1'i gösterirsin. Sen varya sen ahsın vahsın. Sana acımak istiyorum Harun! Harun anana bacına küfür etmek istiyorum hatta küfürleri reale dönüştürmek icin icim icimi yiyor. Dillenmek istiyorum Harun! Neden sindirmeye calısırsın beni ha söle ulan gavat. Nese harun seninle işim biticek, elbet biticek , sonunda bende biticem. Harun neden kacıyorsun benden. Dingil Harun , Mal Harun! Sana neden sövdümü bilmiyorum Harun , aslında seni tanıdımıda sanmıyorum. Bazen diyorum ki bu Harun cok silik bi kişilik. Öyle misin lan Harun?

Harun seni seviyorum. Yoktan vareder , siker cogaltırım Harun seni. Böyle bi değişik seviyorum seni.
Nese Harun , seninde beni sevmeni istiyorum. Şikayet etme sadece sev istiyorum. Biliyorum cok sey istiyorum fakat saygı var Harun arada saygı! Tutun ona gel bana.
Yoksun olum sen! O kadar sövdüm bi sesini cıkarmadın!
Demek yoksun he Harun?
Peki!

10 Nisan 2008 Perşembe

iki Limon ve bir tanrıça!

leyleklerin salyangozla seviştiği bir adada yaşıyorum. bazen sembollere takılsam da , bi sıcaklık beni bu uykudan uyandırıyor , sonrası bembeyaz bir martı oluveriyorum . her kanat cırpısımdaki yansıma sanki onun adını cagrıştırıyor. belki kabalıktan kaçmak icin ucmamayı yegleyip , rüzgarın sesinde adını duymaya calısıyorum. Kanatlarımdan akıp giden her hava kabarcıgının bana verdiği haz annemin rahminden cıkarken attığın gülücük kadar saf ve hayat dolu. Belki sonunu bilmediğim veya önceden tasarlanmış bir hayatın gölgesinde 2 limonuz. Sarının parlaklığı her görenin gözünü alıyor ve kokusu cok uzaklardan hissedilebiliyor. Gündoğumun zerafeti hersabah sol tarafıma baktığımda benim icin bir kez daha ışıldırıyor. Belki semboller belki de limonun ta kendisi... Bilinenden uzak olmaya calısılmadığı kesin. Saflık ve bilgelik sarmış odanın heryerini. Kırmızını bile irili ufaklı hologramlar oluşturduğu odada saflığı kırmamak icin narin haraketlerde bulunmamız belki de kafamızdaki tabletlerde yazıyor. Hatta adına kader denileceğide her göz göze gelişte tekrar tekrar yineleniyor. Bir mühür zaten kulağıma fısıldanan her zevk ünlemi! Hırçınlık bi yerde bitiyor yerini Ademin Elmasının simetrisine bırakıyor. Elmayı tatmasak bile cok yakınımızda bir yerde olduğunu hissediyoruz her defasında.Manidarız bunun icin ve bize bunu lutfeden birilerinin olduğu bilmek bi ayrıcalık... Doğa veya semboller! Herşeyden öte 2 Limonuz biz! Özenle yetiştirilmiş 2 Limon!

6 Nisan 2008 Pazar

düzen

mavi
beyaz
sarı
toz
mor
siyah
kırmızı

karışık

genç ve silueti


sakinmi sakin , hanimi hani bir düzinenin icersindeyim. 12 kişiden en uzunları da benim. öyle dikkat cekiyorum ki , sinop feneri...


dım dım dım

adımlarım boyumu gecti , 2 fersah bir adım. 300 adım burdan düzce.


bi titreme ki sahipsiz. bi bardak portakal suyu , iyi gelir temizler cigerleri.


bzzZZzzzzzZz buz!


bitti* şöylesi böylesi

ayı ne kadar kirliyse , armutta o kadar
uzaktır.

dedem cok ehl-i keyf adamdır. yaratırdı , satardı , sonra kendi capında mis gibi yerdi. yarattıgını keyfe bu kadar demli veren adam tanımadım. kendisi cok sevdiğim ve örnek aldığım bir insandır velakin.

sonra sonra anladım buzdolabının 2 farklı kişilik beslediğini. soğugunda sıcağı varmış ya pes!

insan evladı doyumsuz , o kadar ki ayının ulaşamadığı armutu alıyor mis gibide yiyor afiyetle.

hafiflemek sıcmaya endekslemiş bazı kurumlarda. benide sıcarken gözetleyin , bak gör nasıl havaya karışıyorum.

hava bile bazen buram buram ben kokar.

check spellingmiş , peh! yanlışımı suratıma vurmayın ulan

"ben nerde yanlış yaptım .. nerede nerede nerede?" demiş bilmen neyin sanatcısı

bazı sanatcılar orama burama hitap etmiyor değil. anneler neler doğuruyor demeden gecemicem. kutlarım hitabı iyi bilen anneleri.

futbolun artistik spor başlığı altında incelendiği bir ülkede yaşıyoruz.velhasıl ahmet cakar bizi buz patenine getir ranaları atmak istiyorum densizce.

nereye gideyim , 3 tarafım deniz. tek yön orta asya!bari at sırtında gidelim de davamızdan şaşmayalım.

aslan , kaplan diye hitap edene saygım yoktur. son okudukları kitap la fonteine'in fabllarıdır bu heriflerin. sakının.

ben bittim dememek icin duracel kullanın.özetle doğanın ve sporcunun yanındadır duracel. hatta abartıp turkcel ile tüm türkiyeyi etkisi altına almışlardır bunlar. türkiyeyi baştan sona koşmak istersen duraceli tek gecerim!

ben bittim de. hatta bende bittini varsayıp , bitiyim bitiriyim. bitti*

bu amcalar falan cok not bıraktılar vakti zamanında

sırf okumayın diye yapıyorum. meşafetli yazılar yazmak hiç hoşuma gitmiyor.

el bebek gül bebek , elektrik!

rengarenk

boğazlı kazak

kırmızı sandalye

kare papazı

sinek kızı

ünlenmek

uyuşmak

buzdan bi kutu

trabzonspor

başkan

sandık içi

fındık fıstık bu hayat!

alayına gider , gitmeden gider


such a difficult question that i should answer.
which animal?

sanki zorundalıkmış gibi. peh pes. dokunacak başka birşey yokmuş gibi ruhumdan baska.bide göbek deliğim. ezelinden beri bi gıdık alma söz konusu , hani biz bizeyken hani sen senleyken, ben yanında olduğum ama beni farketmediğin anlarda ansızın farkındalık yaratmak icin sana attığım ırkcı laflar gibi.. ehem ühüm.
yalan mı? yalansa ben ne kadar yalanım? işin icinden beni bırak başkan bile cıkamaz. hitabedir kendisi , cok kılastır kendisi (başkan)! nese ki ondan da kactık. diz dize durduk o an , göbek deliğim geldi aklına. bi dokinim bakim yerinde mi demiş olucaksın ki bi haraketle tepe taklak oldum. amuda kalkma ihtiyacı bile duydum. göz göze degilde , göz göte dururduk. farkındalık ya işte. nese ki kacmak istemedim. bi haraket bekledim kendimden ama o zaten mantalitemden bile güçsüzdü. böle bir an durdukta nefes aldık yoksa ne ben ölebilirdim , ne sen durmayı düşünürdüm.
belki durmanı sağlarım diye ölmedim zaten. ölsem olayın dramatikliğinde sen bile deve olabilirdin. yeni bi ayakkabı almanın vakti geldi belkide ya da bi midilli. binerim sırtına vururum ayakkabı bacıklarını sırtına göbek deliğine. işlevse işlev , ayakkabı bu kır toplu deriden kırbaç değil ki.
hadi kapat ışıkları.
yoksa ölmek zorunda kalıcam.
fade out...
istek mi zorunluluk mu ne ben bilirim ne de anın farkındalığı.
herşeyden öte şu yazdıklarım tam anlamıyla uçurum. o kadar ki ben bile korkuyorum düşmekten. okuyanın vay haline. biri cıkıpta "evraka" derse o an canlanıcam. yırtıcam yorganı. belkide ampulu patlatırım. sıyrılması gereken bir tshirt var zaten.


bırakmalı mum yakmayı.. biri dedi biri söyledi , dedi ki "hadi 2 kuble birşeyler söyle , söylemessen sen ipnesin ben köstek" ne kadar doru demiş , ne kadar arzulamış yaşamayı.

ne yazdımı görmeden yazıyorum


31 Mart 2008 Pazartesi

Saygıdır Her Kelamın Başı

Ne alemi vardı bu kadar boyun egmenin. Lakin olucaksa olur , kacmanın lüzümü yok.Hani derler ya kaya gibi duruyorum ulan hah işte aynı bu tarz bi tutum icersindeyim an itibariyle. Fiziksel seleksiyon sonucu ufalanmış bi harap düşmüş olabiliriz ama hala ayaktayız . . fıs fos fıs fıs!

Kafam sikildi , kafamla ilişkiye girildi , kafamla kulağım kaynaştı , kafamı oraya buraya soktular... Heyt yeter ulen! Clap your hands and listen to me! check check it out , fıcı fıcı , efes fıcı keyfi. nese

Meşreblerim ,sorarım size insan evladı neden ipnesel oluşumlar icerisinde , neden barış ve tahakkuk yok? Bütün bunları gectim , insan olmanın en büyük lutuflarından saygı yok. Hayda diceksin , hoop bilader diceksin , de anam de bacım ,durmak yok yola devam diyip proveke edicem milleti. Saygı aşılıcam ulan , öğreticem , vız vız vız eğreti gelin!. İşe saygı çeşitlerini öğretererek giriyorum , ahtım olsun kapıcaksınız meseleyi.. Efenim başlıca saygı cesitleri söyledir ;

Emeğe Saygı:
Tonight , tonight! Oh baby dorvandi ! Amcoglu Vivaldi! Simdi bu Vivaldi 4 mevsimi yorumlamış mı kemanıyla sazıyla darbukasıyla? Yapmış , yapıştırmış. Bu adam aslında bize saygıyı öğretmiş , siz bilmessiniz ben bilirim. Saygım var Vivaldiye , Bacha , Aşık Veysele , İnsanlara! Lakin Emeğe Saygıda kusur etmem.

Anaya Bacıya Saygı:
Anne herşeydir , bacı anne yarısıdır. Bunların toplamı bir bucuk anne ceker. Bu tahlilde ;
"x" : herşey ise
Sen kendin : x
Ana + Bacı: 1 bucuk x
Yani Ana+Bacı>Sen kendin
Sonuç olarak ; ana bacı hertürlü üstündür , üstün olan seyde saygıyı hakeder. Ellerim patlayıncaya kadar alkışlarım.

Ülküye Ülküdaşa Saygı:
Gerek vatan , gerekse orta asya orjini olsun bunlar bizim alnımızın yazısıdır. Dünya varsın küreselleşsin , hatta küreleşe küreleşe gey olsun bü ülkü sönmez bitmez. Ülküye ve ülküyü namusu sayanlara saygım sonsuzdur!
Kımıza da ayrı bi saygım vardır.

Kul Hakkı Yemeye , Ah Canım Benim Diyip Arkadan Vurmayana Saygı:
Kalifiye gereğidir ki böle adamlara saygı duyulmalı. Güvenin verdiği bir hezeyanlada bu saygı artmalı pekiştirilmeli. Simdi ben böle bi insanım deyip olayı carptırmak istemiyorum. Sana bana saygı , herkese saygı!

Diğer Saygı Türleri:
*2 Bira icip sızmayana
*Geri vitesi olmayana
*Nuh diyip gemisi nerde demeyene
*Eşreflerle muhabbeti kaynatmayana
*Küçük sözu dinleyip , suyu ilk büyüklere verene
*Her akşam karısının ayaklarını yıkayan karılara
*Pokeri para hesabı değilde kibrit çöpü hesabı oynayana
*Müzik arsivini gözünü kırpmadan paylaşana
*Karıya kıza laf attıktan sonra kaçmayana
*Dayılara , Amcalara , Teyzeler ,Halalara ,Dedelere ,Ninelere
*Ona buna , ihtiyacı olana
*İnsana ulan insana!!

ehem , ühüm.
iddia ediyorum bana saygı duyan 1 milyonuncu kişiyi facebookta bulucam.
kem küm.
herşeyden öte bizler ayan beyan insanlarız. Bunun gereğidir ki saygı duymalı , duydurtmalı.
Saygı saygı! Her işin başı saygı!

Sizleri saygıyla selamlıyorum

29 Mart 2008 Cumartesi

'kaz Truth is a Lion Who Name is Truth

rengin tınısını görsek belki daha densiz olabilirdik.
derdik ki
bu adam resital yapmaktan kacan bir deve.
derdiniz ki
sovenist olsada yigiddir aslandır.
dediler ki
sen benim herseyimsin ama bir -gözüm- iki -çeşme-!
diyecegim ki
dönülmez akşamın içindeyim!

demeyin!
...evet o aslında deve!

bir iki tilki pipi!
vardınsa vuslatın tabagına , cek el firenin dur allahın askına!
kocaman bir eşşek geldi , cok yük binmeden gitti.
...iyi kaçardı eşşek!

vay bana vahlar sana , bir elim vardı -6. parmak sonradan entegre. . .-

6. Havari şöyle buyurdu:
Eğer bir laf ediceksen , emir verme. Emir vericeksen zat belleme. Zat belliceksen dön bi bak arkana!

Benim CanlıBomba

İyot bi anektot geçmek istiyorum hayata


Çerçevesi bilmem kaç milyarıncı insan bunu yazan üstüne bide oynayan? Ben ben..

Gerçek icinde bulunduğun durumum azizliği değil azizesidir! St. Lucas' HandBook


Arabam olsa , peşine bi grip ceksem.
Bu dağların ardında bi film adam var. Hissediyorum , cok kokuyor bazen.
Materyal materyal materyal --- Ev!
Kurtadam olmak sandımca hoş bi durum , bu ateşe düşmeden anladım.
Allah seni İSAL etsin!
İslah olmak istiyorsan , misil en iyi yöntem!
İçinde bi bok yoksa , derdinde yoksa , sen yoksan , orda kesin ben varımdır.
How long , how many , how much , road wolf love?


Bazen o kadar derinki

Flora Sen Aslında Florsun!

Son olayların azizlimidir yoksa icimdeki meryem ananın katıksız gercegimidir bilinmez , cok üzülüyorum. O kadar ki korkuyorum ağlamaktan , sonrada kendimi torbacının kollarına atmaktan. Yapay seyler ne kadar yardım eder , ne kadar tatlı sarılır ve okşar ruhumu bilmiyorum ama istiyorum. Kör kütük bağlıyım... Çizilen bir yol ve sonunda bi kazanın icinde kaynayan bir ciger görmektense , bi nefes temiz tamemen naturel bir o2! Başımı döndürse , beni alıp köyümün dağlarına cıkarsa ve sonra evet sonra cımbızla tuttugu sacımdan beni bi gusel sallasa... Kendime gelebilir miyim?
Gelsem. Biraz kaçamak , bi gülüş. Bi beyazlık iniyor gözlerime.
Ayan beyan ayılsam...
Ayılmaya kalmayıp bir tokat yesem suratıma.
Bida bayılsam , tekrar bayılsam...
Zevkten bayılmak nasıl birşeydir acaba?. Bilen biliyor zaten sonrasında kendini atıyor köyümün dağlarından sarp ucurumlardan. Nedir bu sırrın önemi? Nedir bu -hayatın önemi-?
F*ck!!
Konsepte aykırı yazılarıma , kendime , icime , icinde bulunduğun ortamın lutfuna! Sarılın ulan bana!
İtfaye hortumundan gül püskürttüler üstüme , kaçamadım zaten kaçmak istemedim. Durağanlaştım...Piyonum fazlasından cok icmişti!

17 Mart 2008 Pazartesi

above , walkin man!

Yürüyen adam. Ama durmaz ama yürür Yanlızdır ama bir sevdiceği vardır. Adı Kar tanesidir. Her kışın görüşürler , kimsenin görmediği bir yerde buluşur ve saatlerce sevişirler. Herşey bittikten sonra yere yatar kar tanesi , taneleri. Dokunmak ister heryerine! Yürür yürür ve yürür! Ve birgün sevgilide ortadan kaybolur , akar gider mazgallardan! Yanlızlığı hisseder su alan ayakkabıları! Mutlak yanlızlık sadece bulunduğu yerdedir. Yürür kar tanesine doru , yürür güneyden kuzeye! Sensörleri vardır , romatizma. Yaklaştının mujdesini verir yürüyen adama sanki daha hızlı yürümesi gerektini söyler gibi.Yürüyen adam,
Yürür...
Yürür...
Kar tanesine
Yürür...
Ve bir kar tanesi gelir konar dilinin ucuna!
Durur!
Uzanır!
Üstüne düşün her kar tanesine bir armağan bırakır. Milyonlarca ereksiyon!
Ayağı kalkar ve yürücek gücü yoktur.
Birden irkilir ve bir güç!
Kar tanelerinin üstüne basarak yukarıya kar tanelerinin geldiği yere yürür yürüyen adam!
Bulutların üstünde yürümek...


Bir fırtta ben istiyorum! Bir yudum! Bir kapak!

Blog Blok Bok

Bok gibi başlanan bir güne bok gibi bir yazıyla itaf etmek gerek. Hakkıda budur zaten 2 dirhem bi kaşık. Bir bok var icimde benden ziyade demek sonrada Soyut bokun peşinden koşmak istemekteyim , görmek değilde bir an olsun nefes almak için yaptığımı sölemek istiyorum eh tabi birazda zaman geçsin haliyle. Ne yazdımı ne yazıcamı bildiğim halde silip silip baştan döktürüyorum. İlginç geldi , farklı bi tat hatta dokunuş kattı. Bok gibi bi güne farklı bi dokunuş... Hadi sende!Aslen Tuşeli bi bok , bang bang kill the dog! Özetle;
...Belki birileri anlayabilir yağlanmış saclarından ve ya görebilir içindeki bokları x-ray ışınları yardımıyla. Bu adamlar ya kadın doğumcudur ya da canında cok sevdiğin hayvanındır. Netekim hayvanlar sezer , kadın doğumcular bi aletle içinde kaç tane bok oldunu görür. (Hayvan gibi kaliteli bi kadın doğumcuya denk gelirsen evlen onunla)Velhasıl şu anki hissiyatlarımda cok yoğun , cok baskın ve cok katı. Acaba sıcsam kac fersah gelir? 3^ okka? "Yok abi yemez , yuh sende, 3 ne ki huh sende, ben isalim okka hesabı olmaz , senede bir" ne kadar göreceli nasıl bir gel git. Bilinçsizleştiğim an bu andır derim bu yüzden taaa en derinden. Biri gelsin ki bu kadın doğumcu olsun sezeryanla icimdeki bokları alsın , ah ne hoş ah ne boş. Evet boş bir karın boş bir ruh. Tamamen boklardan arınmış , Heidi veyahut Polyanna tabınana indirgenmiş bir yaşam. Bu cok sevdiğimiz cocukluk kahramanlarımızda(Heidi , Pollyanna ve binimum kalemleri) sindirim ve boşaltım sistemine sahip değillerdir sandımca. Çünkü yaşadıkları bütün trajedileri sindirebilmeleri olası değildir hele hele tüm bunlar olurken içlerinde büyümeyen bi bok olmaması hiç ama hiç olası değildir. İşte tüm bu hususları göz onune aldığımızda bokun hangi minimaller üzerine kurulduğunu görebilir miyiz bilinmez ama bildiğim birşey var ;
"İçimdeki bok , bırakma beni tok"! !! !! !! ! ''^^''
Başka bir döngü başka bir evren başka bir boşaltım sisteminde görüşmek üzre hayatımın içleri.

13 Mart 2008 Perşembe

Hayvani Pozitif Dokunuş ve Dokun Bana

Günümüzde basit seylerden heyecan verici seyler cıkarmak mümkün. Ole ki ihtiyaç duyulan hazzı almak icin aheste ve unique seylere ihtiyaç yok. Netekim alıyorsun basit birseyi kendini katıyorsun sonra noluyor fena bişey oluyor , acayip bişe oluyor , bunlarda şarkı sözlerini hatırlatıyor. Nese sonuc olarak o bildin sen bizzat kendin oluyor. Bi dokunuş yetiyor , alıp başını gidiyor lakin istemek, hissetmek lazım. Mesela Kurbağa Prens. Adam basit bi icon bildin kurbağa , öle zıp zıp yeşil cirkin bişe, peki bi Prenses olsa bunu bi kere şakkadanak öpse bu nolur? Gider sifatı kalır aslı hesabı olur prens! Basitten soyuta geçiyor ve bunu sadece bi öpücük beceriyor. Bu örnekten yola cıkarak hayatın kaymağını kendimiz oluşturup kendimiz yemeliyiz , ki bölesi güçlere sahip olan bizler neden hala bunu verimli şekilde kullanamıyoruz? Kanaatimce insanlar bencil , insanlar göt , insanlar ipne. Hala bi umutları var kendilerini basit bir dokunuşla değiştirebiliceklerine. İllallah be kendini nası öpiceksin muhterem! Kısır döngünün ilk basamağında fire veren bu mevzu insanlık tarihinin en kolpa ve en gross sorunudur görüldüğü üzre. Sözüm ona gelsin çözsün , gelsin paylaşalım , gelsin öpiyim!. Velev ki hatta memelev ki bu sorun liberal bir sorun teşkil etti , kaç yazar bunun üstüne bide cıkarmadan kaç atar abimiz , reisimiz? İşte bu ideoloji de kısır döngünün 2. basamağını oluşturduğundan bu ülkünün gerçekleşmesinin daha da zorlaştını gösterir bizlere. Bu minimal doğrultusanda yani basitlik+dokunuş=gerçek tadında sizlere bir kaç örnek vermek istemekteyim. Örnekle ;

Pushing Daises abi , Chuck var orda , adam dokundunu diriltiyo , istersede öldürüyo tabi 2. husus bizimle alakalı değil. Sonuç olarak adam hayat katıyor , yaşatıyor , sevindiriyor!

Mortal Combat vardı eskilerden orda Sonya(f) ile Subzero(m) var idi. Filmin sonlarına doru bunlar düşmanlarla dövüşüyor sonra düşmanlar bunları bi güsel pataklıyor , yere düşüyolar bunlar yan yana nese sonra Sonya öpuyor Subzeroyu ve BoooM!! Bütün düşmanları öldürüyolar o güçle. Buyur!

Pokemondan hepimiz aşikarız , Ash ile Pikacu!Olay da şöle; Pikacuyu Kaya Pokemonun karşısına salan geri zekalı Ash , Pikacunun ebezini belletiyor karşıdakine sonra Haliyle Pikacu bi harap düşüyor yere Ash koşuyor bi kere kafasını ökşuyor "Hadi aslanım , yürü be , parçalarsın o kim ki ulan" lafları ile bunu destekliyor. Sonra Pikacu hoooop kalkıyor flm sonrası zaten malum pokemonu öldürdüğü yetmiyor bide anasıyla ilişkiye giriyor. Töbe de!!

Binimum Kelebek öpücüklere buna daildir. Adam çileden çıkıyor , bu hususta düz duvara tırmanacak konuma geliyor. Böle bi enerji yok!

Bölesi şeyleri aslında Türk filmlerinde cok fazla görmüş vaziyetteyiz. Hiç unutulur mu yakışıklı bir gençin arabayla kör bir kadına carptıktan sonra kızın gözlerinin açılması ve sonra o gençle evlenmesi , neyse kısa kesiyorum temizlik vakti. Küçük dokunuşlar arkadaşlar , unutmayın küçük ama etkili dokunuşlar. Hissedin ve bu yazıyı okuduktan sonra sevgilinizi bi kere öpün!
İşte sihir budur!

"Dokun bana , dokun bana dokunmassan bana depresyon patlar bana
Dokun bana , dokun bana dokunursan şayet bana akarım karışırım kanına
Dokun bana , dokun bana hakkıyla dokunursan bana kul köle olurum yoluna
Dokun bana , eh artık dokunsana bana sana yazdım su şarkımı artık beni anla" şarkısıylada size veda etmek boynumun borçudur gönul dostları. Alayınızı çok sevmekteyim!

26 Şubat 2008 Salı

Anal ve Etik


Bilmem kac saat bilmem kac tiktak. Dısımda mi icimde mi? Ortası nedir? Cok fazla ortak yanımızın olması beni ortalık malı yapar mı? Orta ulan , orta oyunu falan. Ne gariptir ki ahlaki darbeler burayıda eline geçirmiş.Tüh binbeşyüzsekiz. Bir diyosun üç cıkıyo , üçü biraz daha cekiyosun dötünde bitiyo matematik tik tik (t)iki.Cok vahim ve buhranlı. Gelmişine geçmişine demeden sıyrılmak kendini gün görmemiş yerlerinle özel bir hayat kurmaya itmek lazım. Ben ve pipim cok mutluyuz ablası , ahaha ehehe hınk düştü. Ortalık yerde değil miydi bizim malımız? Netekim özelleştirildiğini hissediyorduk fakat gel gor ki ortalık malı olmaktan uzak pipiler. Orta orta urta ha bide zurta. Ben pipimi hisselere bölüp ihtiyaçı olanlara dağıtıcam abi. Bölesi daha bi hisseler kumpanyası. Alan mennunda satan hiç hazzalmıyor bu durumdan. Neden bir değil de çok! Gene matematik giriyor işin icine. Sıyrıl kaç diyor Sedatım anla birileri. Bırak pipini kaç. Bırak ki şenlensin zurtalar. Hertürlü açmaz hertürlü yenilen biz ve pipilerimiz. Blop!..
Biri cıkıp organ lazım organ lazım demiş sonra ne olmuş orgazm olmuş. Pes!..
Bi coban varimiş kuzuları koyunları eşşekleri "libilili libilili" ezgisini -do- dan solemiş. Haydi eller nolmuş? Libido olmuş. Olcak iş mi?!..
Sek sek sekerek makbule. Seks makinası makbule!.. (-Do-dan sölerseniz max verim alırsınız)

Lakin ne varsa toplumda var. Etik etik etik. Ziktir ulan!.. Havada aşk kokusu var. Havada aşk kokusu var. Engelleyeni de sikim teşfik edenide! Susmalı.. Haydin kestik bitti gitti.

25 Şubat 2008 Pazartesi

Yalın ve Pişik Düzce (Repeat after me)


Bu konu cok uç. Konsept yersiz eh biraz da densiz. Nereye ceksen gider mi? Gitmez. Orda mıh gibi yazılmıs duvara. Kim yazdı neden yazdı bilinmez. Zaten konumuzda bu değil. Konumuz onu oraya yazdıran sistem. Sistem sistem sistem siztem siz hepten siz tam siz siz siz sistemsiniz!.

Efdiler, beyler , karılar ; Düzcenin kosmopolit çehresi karsısında bu tarz grafitimsi arabesk sözler , yeğlemeler , hınklamalar , üflemeler , püflemeler naklen bos bulunan yer ve konum fark etmeksizin ne ile olduğunu hala cözemediğim bi şekilde oraya kondurulur. Sonrası kola , bacağa zaman zaman kalbe faça atan acılı gençlerimiz o yazılarda kendilerini görürler sandımca. Bi böbürlenme "Ahh ulan o benim işte , ahh ulan o karıyı ne sevmiştim , batsın mı bu dunya batmasın batarsa yazılar görunmez yazık olur" gibi cümlelerle alır başını gider. Bi nevi güç gösterisidir bu aslında. Yazıldığı duvarın konumu , yazı şekli , puntosu , rengi , açısı herşeyi önemlidir. Tabi ki kabile hesabı yaşıyan bu gençlerin kafalarındaki tabletler bizden farklı işlendiğinden zat-i normaller anlamaz ne ifade ettini sözlerin. Hususunda orda bir gövde yatıyor lakin gücü kacmış demek kalıyor bizlere eğer onlardan değilseniz sizlere.
Sözum ona çözülmesi gereken bir paradoks olmaktan cıkmıs başlı başına bir kültür olmuştur düzcenin yiğidlerinin yaşayışları. Ev göçmez , kervan konmaz. Ole bir sitatiko ki akıl almaz!. Ne gel ne git , gelsen de cabuk git. Düzce güven vermez ama Düzce Güvene güven git burdan. Amanda aman , amanda aman. Haydi bütün Düzce sing it one more time " Starbucks acılsın düzceye , gidelim 5 çayı içmeye!"

24 Şubat 2008 Pazar

Sonuna 81 Başına Saygı Gelir Durmuşoğlu Bakliyatın

Gitti, bekleyeceni sandıgı butun ihtimalleride peşi sıra dizdi; önde patron arkada kafaları kapalı kestaneler misali. Düşündüğüm sey kestane olsa dahi belli ki mevsimi değil. Hallice canı cekmiş garibin yazıktır iki dirhem bir kaşık bişe akıtı verin önune doru. Aksın dursun musluklardan.
Ah dedi dank etti , tırs gitmedi tez geldi hesabı bi oyun oyniyim hezeyan katim nahoşluma. Hadi yegane sürrealist bok mangalı.
Mangalı kuruttun mi , gavurun kukusunda unuttun mi , deden elini şehvetlendiriyidi , bunları unuttin mi? -- Motto of Blacksea People (before Russian's woman arrive)
Kakari ile iş yürümez , eskiler böle der. Lakin fişi cekmeyle de devran dönmez. Olumsuz hayatına olumsuzluk katarsan sen de birgun yapan kuku olabilirsin. Ha diyince olmaz , geysel dönemlerden gecmeli , taşlara vurmalı pipini , kurutmalı eskitmeli. Belkide hep olmak istedigin kukuyla sıcak temaslar kurmalı akebinde bıkmalı usanmalı. Sonunda rest cekip verilen rolu oynamaya devam etmeli. Demi? Hadi sende.
Organik ürünler pekte revaçta. Bundan nasibi alan Reyhanlar , sümbüller , memetler orta hallice aliler gelip davarına , serasına ot ekicek. Ekicek ki bi rant saglıcak kendince. İcicekte icicek , harlıycakta harlıycak en sonunda kendinde organik meyva olucak agzının icinde. Belki de armut olur ayının gobeğinde. Ben bilmem vallahi Avrupa Birliği Organik Ürünler Denetleme ve Kalkındırama Dairesi Sorumluları bilir. Alayına tuz biber basim. Saygılar.
Bu foto işide gerdi. Ole ifil ifil hava muhterem söz arkadaşlarımla dansözluk ederken şikşaklanıp sonrada tadını cıkaramakta varmış , vallahi yeni tattım. Sonradan öğrendik ki Trojanmıs buna sebep. Ne demeli ne etmeli bu trojanları kürtleştirmeli tez elde krojan eylemeli!.. Gün görmemiş virusten zarar gelmez. Lakin sosyal farklılıkar karsısında kendini janjanlar bu krojanlar.