18 Mart 2011 Cuma

İçsel Hedeler & Gene Salladım


Aslında Düzcede olmayı seviyorum. Her gelişimde daha bi sıcak daha bi el açan formatta buluyorum memleketimi. Zaten yıllar yılı geçirdiğim onca zamandan sonra lanet olsun lan buraya kafalarında terkettiğimde büyük bi bencillik ile yoğrulduğumu farketmem ancak 5 sene sonrasına mütakıp düşüyor. Şimdi daha bi sahibim , şimdi daha bi sıcağım ve şimdi daha bi rahatım. Eski hopçiki kafalardan arınıp yavaş yavaş formal yaşamın pençelerine atılmamın aslında dünyaya olan bakışımın tecrübe ile yoğrulup önüme akşam yemeği formatında sunulmasından ibaret. Paçalarımdan akan bu wisdom durum ve sonrası getirdiği bir çok yeniliğe adapte olmakla geçiyor zaten son zamanlarım. Artık nereye kadar eskisi gibi hızlanma eğilimleri?. Evet bunu artık kendime sorabilecek kadar büyüdüğümü sanıyorum. Evvela beni tanıyan herkezin buna şaşıracağını pek net bildiğimden , içimdeki formal bireyin şimdiden rahimden kafasını çıkardığını belirtmem gerekiyor. Ikınma evlerine ve sonrası mutlak formal birey. Ama içimde hopçikiyim ama içimde kopuğum ama içinde fütursuzum.

Bunca geçirilen hızlanma zamanlarının bana kattığı çoook büyük bi tecrübe olduğunu zaten fazla dillendirmeye gerek yok. Evvela artık muhabbetler ile kavrulmuş bir leblebiyim. Çok büyük leveller sonrası hakikatlı heavy bi shitim. Bu konuda mütavizi olucak bi durum yok. Neysem oyum , zaten eskisi gibi kendini beğenen egoist denyonun teki olmaktan çoook uzaklarda süzülüyorum. Artık kaldırabiliyorum , artık kabullenebiliyorum ve artık susuyorum. Büyük be olum diyorum içimden , büyüdük! Ya şimdi ne olucak , ya şimdi ben nereleri hak ediyorum , kimler tarafından talep ediliyorum. Göreceğiz , bileceğiz. Şu durumda son demlerini yaşadığım hızlanma eğilimlerine yavaş yavaş bir düşüş ivmesi kazandırıp , gereken mutlak sonu hazırlama durumları ile savaşmam gerekiyor. Haydi aslanım , haydi hindim!

Sikik içsel durumlar hedesinden sonra Düzce hususuna yeni bi boyut kazandırma eğilimindeyim. Abi bana acilen fotoraf makinesi lazım! deme durumu tekrar dillendi. Pek keyifli bi kahvaltı sonrası sütlü çayım ve sigaram ile bu huzuru nasıl nakış nakış işlesem derdinde , sadece yazı ile betimleyebilieceğim ama bunu yapmanın çok zor olduğunu bildiğimden sadece bir adet fotoraf ile bu hakikateli durumu anlatabilirdim. Neyse siktir edip betimlemeye geçiyorum ; Sütlü çay , Sigara & Düzce = CHILL! ahahah bu kadar lan! Çok minimal kafalar , massive huzur!

Düzcenin anlam kazanmasında İstanbulda geçirdiğim 15 gününde etkisi yok değil. Çoooook hızlandık ve çooook yavaşladık. Yeterli hedonist meseleler ile bezendik ve durdum. Olması gereken , yapılması gereken en büyük erdem de buydu ; durmak.

Alışkanlık haline getirmeye çalıştığım bir diğer husus ise , bu zamanlarda ne dinliyorum ne izliyorum ve ne okuyorum. Hemen ufak bi özet geçiyorum.

Ne seyrediyorum ; Dizisel bazda Behzat Ç ve Pokemon ile boğuşuyorum. Özellikle Behzat Ç , çok anasının gözü bi dizi olmuş. Tebrik etmek gerekli , hatta yaptıları iş büyük cesaret istiyorum ki helal olsun. Sanki herşey götümün dibinde oluyor gibi içten ve naif. Speachler çok çok rahat. Rahat adama rahat dizi abi. Mis.

Pokemon olayı çok çetrefilli ama kafayı taktığımı söylemem gerekiyor. Önümde daha çok fazla yol var ama belirtmeden geçemiyeceğim acayip kafa açıyor abi mevzu. Sırf bu yüzden evladiyelik koleksiyonunu alabilirim. Her daim kafa açıcı şeyler lazım.

Ne seyrediyorum kafasında son zamanlarda seyrettiğim en chill ve indie film ise "It's Kind a Funny Story" (http://www.imdb.com/title/tt0804497) Çok eğlendim seyrederken , hemen atlayın derim.

Ne dinliyorum ; Ministy of Sound Chilled Complication bu kadar.

Ne okuyorum ; Arthur Nersesian "Fuck-Up" ki çok anasının gözü bi kitap olmuş. Hafif kendimi de bulmadım değil. Hayatında herşeyi olan ve gelecek hakkında pozitif düşüncelere kapılan bir bireyin hayatının 5 senede nasıl tam tersine döndüğünü anlatıyor. Tavsiyeden kaçmam.

Hiç yorum yok: